İyilik ve Kötülük - (Zuhurat-ı Vakf-ı Güneş)

 

İYİLİK VE KÖTÜLÜK

 

Velhasıl, kötülük cehennemden nişan koyar. Yüzü cehennem gibi olur. İyilik de cennet gibi olur.

Rahman suresi, 41. Ayet:

 

يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمٰيهُمْ

 

Mücrimler yarın simalarından bilinir.

Kıyamet suresi, 22-23. Ayetler:

 

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌۙ ﴿﴾ اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌۚ

 

Yarın, bazı yüzler güzel, nurlu olurlar ve Rablerine bakarlar.

Mutaffifin suresi, 24. Ayet:

 

تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِۚ

 

Yani “onları görünce yüzlerinde güzel gülünçlerinden tanırsın.” Bu nurlu yüzü de insan burada kazanır da ahirete öyle gider.

Hadis-i şerif:

 

اَنْتُمْ تَمُوتُونَ كَمَا تَعِيشُونَ وَتُحْشَرُونَ كَمَا تَمُوتُونَ

 

Yani, “siz dünyada ne halde, ne yolda yaşar iseniz, onunla ölürsünüz. Ne halde ölürseniz, onunla mahşere gelirsiniz”[1]. Nisa suresi, ayet 103. Bu ayet geride yazıldı idi. Tekrarında fayda vardır. Cenab-ı Hak Teala ve tekaddes hazretleri na-mazdan, yani namazı kılıp, eda ettikten sonra, vazifenin neden iba-ret olduğunu beyan etmek üzere;

Nisa suresi 103. Ayet-i kerime’de buyuruyor ki:

 

فَاِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِكُمْۚ فَاِذَا اطْمَاْنَنْتُمْ فَاَقِيمُوا الصَّلٰوةَۚ اِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

 

Yani, namazı kılıp, edadan sonra, Allah’ı zikir edin. Ayakta dikilirken, otururken ve yattığınız yerde zikrullaha devam edin ki, namazda olan kusurlarınıza keffaret olsun. Bu ayet, kula layık olan zahiri ve batıni Allah’a ibadet ile meşgul olmasını, bu ayet ehl-i imana emretmiştir.

Hadis-i Şerif:

 

لَاصَلَاةَ لِمَنْ لَا يَخْشَعُ فِى صَلَاتِهِ

 

Yani “namazında korku ve huzuru olmayan kimsenin namazı şayan-ı kabul bir namaz değildir.”[2]

Hadis-i Şerif,

 

تَعْلَمُوا مِنَ الْعِلْمِ مَا شِئْتُمْ فَوَاللّٰهِ لَا تُؤْجَرُوا بِجَمْعِ الْعِلْمِ حَتّٰى تَعْمَلُوا

 

Yani “istediğiniz kadar ilim tahsil ediniz. Allah hakkı i-çin ameliniz olmadıkça, ilmin çokluğu ile bir fayda göremezsiniz.”[3] Hadis-i Şerif:

 

اِذَا قَصَّرَ الْعَبْدُ فِى الْعَمَلِ اِبْتِلَاهُ اللّٰهُ تَعَالٰى بِالْهَمِّ

 

Yani, “bir kimse ibadet vazifelerinde ibadet etmez, kusur ederse, Cenab-ı Hak onu gam ve kedere müptela eder.”[4]

Hadis-i Şerif:

 

لَا يـُقْبَلُ اِيمَانٌ بِلَا عَمَلٍ وَلَا عَمَلٌ بِلَا اِيمَانٍ

 

Yani, “iman amelsiz, amel de imansız makbul olamaz.”[5]

Hadis-i Şerif:

 

اُعْبُدُ اللّٰهَ كَاَنَّكَ تَرٰاهُ فَاِنْ لَمْ تَـكُنْ تَرٰاهُ فَاِنَّـهُ يَرٰاكَ

 

Yani, “her yerde, her ibadetinde Cenab-ı Allah’ı güya ki karşında görüyorsun gibi huşu, korku ve huzur ile ibadet et. Zira her ne kadar sen onu görmüyorsan, o seni görüyor.”[6]

Hadis-i şerif:

 

مَنْ عَمِلَ بِمَا عَلِمَ رَزَقَهُ اللّٰهُ عِلْمَ مَالَمْ يَعْلَمْ

 

Yani “ilmiyle amil olan alime Cenab-ı Allah ilm-i ledün-ni ihsan eder.”[7]

Hadis-i Şerif:

 

مَنْ تَرَكَ الصَّلٰوةَ لَقَى اللّٰهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ

 

Yani, “namazını terk eden kimse vefat edince, Allah’ı gazap sıfatı ile bulur.”[8]

Hadis-i Şerif:

 

مَنْ لَمْ يـُصَلِّ فَلَا دِينَ لَهُ

 

“Namaz kılmayan kimse, hiçbir din ihtiyar etmemiş gibidir.”[9]

 

مَنْ لَمْ تَنْهَهُ صَلَاتُهُ عَنِ الْفَحْشٰٓاءِ وَالْمُنْكَرِ لَمْ يَزْدَدْ مِنَ اللّٰهِ اِلَّا بُعْدًا

 

“Bir kimsenin kıldığı namaz kendisini menhiyattan men etmez ise, o kimse için Cenab-ı Allah’ın rahmetinden uzaklaşmaktan başka bir fayda vermez.”[10]

Hadis-i Şerif:

 

بَيْنَ الْعَبْدِ وَالشِّرْكِ تَرْكُ الصَّلٰوةِ

 

Yani, “kul ile şirk arasında salat vardır, yani namaz terk edilince, kul müşrik gibi olur.”[11] Yani namazı inkar ede-rek kılmazsa kafir olur. Çünkü Cenab-ı Hak (En’am Suresi ayet: 72):  

  

اَقِيمُوا الصَّلٰوةَ

 

Yani, Cenab-ı Hakk’ın bu emrini tanımıyorum, kabul etmiyorum. Bundan dolayı da kılmıyorum der ise, kafir olur. Eğer diyorsa ki, Allah’ın emridir, farzıdır, inşaallah kılarım, kılmak niyetindeyim, inkarım yoktur diyor ise, o kimse kafir olmaz. Nefsini yenip kılma-dığından dolayı, günahkar olur. Emre itaat etmediğinden dolayı, Allah’ın emir edip, yapınız dediğini yapmamaktan çok korkmamız lazımdır. Çünkü Peygamber Efendimizi iyi anlayıp, çok iyi bilip, O’nun kavline, fiiline ve her haline tabi olup, ondan örnek almalıyız. Bazı ayetler geldiğinde, gözden yaşlar dökülürdü, ağlar idi. Cebrail de beraber ağlar idi. Peygamber Efendimiz Cebrail’e, sen masumsun, niye ağlıyorsun, deyince, Cebrail, ya Muhammed, İblis’in önce hali ne idi, sonra hali ne oldu? Harut’la Marutönce ne idi, sonra ne oldular? Benlik yüzünden, emniyete eminliğe düşmek-ten nefis hevasına uymaktan Allah’ın gazabına çarpıldılar. Allah’ın gazabından nasıl emin olayım, der idi.

 


[1] Müzekkin Nufus, s. 157 (Salah Bilici Yayınları).

[2] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 100/628.

[3] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 100/630.

[4] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 100/631.

[5] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 100/632.

[6] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 100/633.

[7] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 101/639.

[8] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 14/63.

[9] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 14/65.

[10] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 14/59.

[11] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 14/62.

<<< Önceki Kayıt - Sonraki Kayıt >>>