MUKADDİME - (BAHRU'L-VEFA)
MUKADDİME |
اَعُوذُبِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
Eûzü billâhi mineşşeytânirraciym
Bismillâhirrahmânirrahiym
MUKADDİME
Cenâb-ı Allahu Teâlâ hazretleri Kur’an-ı Azimu’ş-Şan’da Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Habibi, iki cihan serveri sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem efendimize hitaben şöyle buyuruyorki;
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ
“ya Habibim, Rabb’ıyın yoluna ki; razı olduğu sırat-ı mustakîm yoluna insanları hikmetle ve güzel bir vaaz-öğüt ile davet et çağır.”[1]
Diğer bir ayet-i kerimde;
وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلًا كَب۪يرًا
Yani “ey Habibim, Sen inananlar için Allah tarafından cennetle büyük lütuflar ve ihsanlarla tebşir et müjdele ki, vazife-i tebliği eda etmiş olasın”[2] buyuruyor.
Bu ayette fazl-ı kebir ile murad, bu ümmetin sair ümmetler üzerine faziletlerinin ve amellerinin ecri ziyade olmasıdır.
Bu ayet nazil olunca, Resulullah sallallahu Teâlâ aleyhi vesellemin Hazret-i Ali kerremallahu vechehu efendimizi ve Muaz bin Cebel’i din-i Hakk’a davet ve imanı kabul edenlere ahkâm-ı dini talim etmek için Yemen’e gönderdiği İbn-i Abbas hazretlerinden rivayet olunmuştur.
Yine bir ayet-i kerimede;
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“ey ümmet-i Muhammed, sizden halkı gerek dünyavi gerek uhravi olarak hayra çağırıp hayra davet eden, emr-i maruf ve nehy-i münker; (hasbeten lillah iyilikleri emreden ve kötülüklerden nehyedip sakındıran) bir cemaat bulunsun. İşte kemaliyle felaha erenler onlardır.”[3] Umum insanların gafletten uyanması, ikaz olması bu gibi kâmil uyarıcıların bulunmasına bağlıdır.
İşte âlemlere rahmet olan sevgili Peygamberimiz sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem efendimiz, bu hakikati bizlere beyan etmek için buyuruyor ki;
اَلنَّاسُ نِيَامٌ فَلَابُدَّ مِنْ مُنَبِّهٍ
“insanlar uykudadırlar. Elbet onlara bir uyarıcı gerektir”[4] buyuruyor.
Bu uyarıcıların kıyamete kadar tükenmeyip devam edeceğini de Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri şu ayet-i kerimesi ile beyan ediyor;
وَمِمَّنْ خَلَقْنَآ اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِه۪ يَعْدِلُونَ۟
“halk ettiklerimizin içinde bir kimse var ki halkı Hakk’a irşad eder ve muamelelerinde adaleti tutarlar ve iltizam ederler.”[5]
Bu ayet-i kerime gelince Rasulü Ekrem efendimiz çok sevinmiş “elhamdülillah benim ümmetimde halkı Hakk’a hidayetle irşad edici kimseler olurlar”[6] deyi buyurmuştur.
Peygamberimiz sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem hazretleri bir hadis-i şerifinde;
إِنَّ لِرَبِّكُمْ ف۪ي أَيَّامِ دَهْرِكُمْ نَفَحَاتٌ أَلَا فَتَعَرَّضُوا لَهَا
“yaşadığınız günler içinde Rabb’ınızın nefhaları, feyz reyhaları kıyamete kadar vardır. Uyanık olunda o nefhaları taleb edin, arzu edin.”[7]
Arifler demişlerki, bu nefhalardan murat; verasetü’l-Enbiya olan, dilinde hikmet, gözünde ibret, gönlünde muhabbet nuruyla sadece zahir ezberde kalmayıp gönüllerinde ki cezbe-i ilahiyle kalblerde lemaan eden muhabbet-i ilahi nuruyla hasbeten lillah halkı Hakk’a davet eden arif-i billahların kudsi sedalarıdır demişler. Uyanık olun, o nefhaları taleb edinki hikmet menbaıdır onlar. Dünyanın endişe hayallarıyla, nefsin, şeytanın kalblere attığı kıllı kışlar sebebiyle kasafete düşen kalblerimizin dirilmesine, aşkullahın, zikrullahın, kalblerimizde yeşermesine ve kökleşmesine vesile olurlar.
İşte şu hadis-i şerifte bu manayı beyan eder;
مَجَالِسُ الْحُكَمٰٓاءِ يُحْيِى الْقَلْبَ
“Hükama meşayıkh sınıfına ulaşan, zahir batın ilmine hamil olan, ilmiyle amil olan, kâmil hükama meclisine devam ediniz ölü kalbiniz dirilir”[8]
Yine denilmiştir ki;
قَلْبُ الْمُؤْمِنِ يَنْبُوعُ مِنْ يَنَابِيعُ الْحِكَمِ فَاشْرِبُوا مِنْهَا
“mü’min-i kâmilin kalbi hikmet pınarlarından bir pınardır. Öyleyse o manevi hikmet pınarından için ki gönüllerinizi onunla sulayın.”[9]
İşte kalblerimize bir manevi gıdaya vesile olması niyetiyle ümmet-i Muhammed’in faydalanması için ustadımız Hacı Muhammed Bilal Nadir Hazretlerinin ve Hacı Mustafa Güneş Efendinin muhtelif zamanlarda yapmış olduğu sohbetlerinden, hikmetli kelamlarından Cenâb-ı Hakk’ın müsaade ettiği kadarıyla yazılmış oldu.
Rabb’ım mevcubince amelde bulunulmasını cümlemize hidayet eylesin. Ruhlarımızı gıdalandırıcı, hikmet menbai, aşıkı sadık dostlarının hal ve yolu üzere daim ve kaim olarak yaşamalarımızı hidayet eylesin.
[1] Nahl Suresi, 16/125
[2] Ahzab Suresi, 33/47
[3] Ali İmran Suresi, 3/104
[4] Müzekki’n-Nüfus s.254 (Osmanlıca baskı).
[5] A’raf Suresi 7/181
[6] Ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsiri bi’l-Me’sûr c.6.s.690 (Kahire)
[7] Tabarani, el-Mu’cemu’l-Evsat, c.3.s.180/2856 (Kahire). Tefsirü Razi, Mefatihu’l-Ğayb, c.17.s.268 (Beyrut). Merkatü’l-Mefatih Şerhu Mişkati’l-Mesabih, c.8.s.3138 (Beyrut).
[8] Heysemi, Mecmau’z-Zevaid c.1.s.125 (Kahire). Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab c.3.s.196/4550 (Beyrut).
[9] Nefahatü’l-Üns, s.2 (Osmanlıca Baskı).