HACI MUHAMMED BİLAL NADİR HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 5 (ŞEFAAT) - (BAHRU'L-VEFA)
HACI MUHAMMED BİLAL NADİR HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 5 |
5. Sohbet: ŞEFAAT
Hacı Muhammed Bilal Nadir Hazretlerinin Sohbeti:
Resulü Ekrem ve Nebiyyi Muhterem sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem efendimiz hazretleri buyuruyor ki; hazreti Abdullah ibni Abbas radıyallahu Teâla anhümadan şu hadis-i şerifi;
اِذَا اجْتَمَعَ الْعَالِمُ وَالْعَابِدُ عَلَى الصِّرَاطِ قِيلَ لِلْعَابِدِ: اُدْخُلِ الْجَنَّةَ وَتَنَعَّمْ بِعِبَادَتِكَ وَقِيلَ لِلْعَالِمِ : قِفْ هَهُنَا فَاشْفَعْ لِمَنْ أَحْبَبْتَ فَاِنَّكَ لَا تَشْفَعُ لِاَحَدٍ اِلَّا شُفِّعْتَ فَقَامَ مَقَامَ الْانْبِيَاءِ.
Buyuruyor ki; “âlim ile abidleri, sırat köprüsünün üstüne toplandığı zamanda abidlere derler ki diyoribadetçilere siz cennete girin, orda istediğiniz gibi nimetlerden yeyin için; sizin ibadetinizin karşılığı olarak.Âlim olanlarada derler ki diyor siz burada durun. Sizin tanıdıklarınıza, sevdiklerinize şefaat edin burda. Sırat köprüsünün üstünde durunda siz sevdiklerinize şefaat ediniz derler. Çünkü
فَاِنَّكَ لَا تَشْفَعُ لِاَحَدٍ اِلَّا شُفِّعْتَ فَقَامَ مَقَامَ الْانْبِيَاءِ
Sizin gibi burda hiç kimse şefaat edemez Peygamberlerden başkası
اِلَّا شُفِّعْتَ
Siz şefaat edersiniz. Bu evliya, âlimler diyor hakkıyla âlim olan âlimler,
فَقَامَ مَقَامَ الْانْبِيَاءِ
Makam-ı enbiyada kıyam ederler.”[1] Enbiya makamında peygamberler makamında orada bulunup, orada halka şefaat ederler.
Birisi demiş ki Peygamberden başka kimse şefaat edemez demiş.
İşte bu hadis-i şerifi anlamayan, bilmeyen, görmeyen hadis-i şerife kıymet vermeyen kimsenin sözüdür. Yoksa Resulü Ekrem sallallahu aleyhi vesellem efendimiz hazretleri bunu buyurmuş ki; tekrarlıyorum.
اِذَا اجْتَمَعَ الْعَالِمُ وَالْعَابِدُ عَلَى الصِّرَاطِ
“Âlimlerle abidleri ibadetçileri sırat köprüsünün üstüne getirirler.
قِيلَ لِلْعَابِدِ: اُدْخُلِ الْجَنَّةَ
Abidlere derler ki, cennete girin.
وَتَنَعَّمْ بِعِبَادَتِكَ
Siz ibadetinizin karşılığı olarak nimetlerimden istifade edip cennette yaşayınız. Abidlere öyle denir.
وَقِيلَ لِلْعَالِمِ : قِفْ هَهُنَا
Alimlere de derler ki siz burada durunuz. Burada tevekkuf edip durunuz.
فَاشْفَعْ لِمَنْ أَحْبَبْتَ
Siz sevdiğiniz kimselere şefaat ediniz. Dünyadayken sizin başınıza toplanıp sizden şefaat yardım bekleyenleri unuttunuz mu? Çünkü sizin şefaatiniz büyüktür.
فَقَامَ مَقَامَ الْانْبِيَاءِ
Bunlar diyor makamı enbiyada kıyam” ederler.
Kardaşım her kendini bilmezin söylediği söze bakmayınız.
Allah Bir Kuluna Severse
Yine Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri buyuruyor ki;
اِذَا أَحَبَّ اللّٰهُ عَبْدًا نَادَى جِبْرِيلَ اِنّ۪ى قَدْ أَحْبَبْتُ فُلَانًا
Yani, Allahu Teâlâ vetekaddes hazretleri bir kulu sevdimiydi Cenâb-ı Hak Teâlâ Cebrail aleyhisselama diyor ki sen nida et, söyle. Ben bu kulumu sevdim. O kulun ismini söyler, o kulumun ismi şudur ben o kulumu sevdim.
Bu kulum dünyadayken halis ibadet yaptı. Zikrullah yaptı. Şeriat, tarikat, hakikat, marifet yoluyla çalıştı.
اِنِّى قَدْ أَحْبَبْتُ فُلَانًا
Ben bunu sevdim der.
فَأَحِبَّهُ قَالَ فَيُنَادِى فِى السَّمٰٓاءِ
O zaman göklerde meleklere bütün Cebrail aleyhisselam nida eder.
ثُمَّ تَنْزِلُ لَهُ الْمُحَبَّةُ فِى أَهْلِ الْأَرْضِ
Sonradan onun sevgisi bütün meleklere yayıldığı gibi yeryüzündeki halka da yayılır.
Onun muhabbeti yeryüzüne ehl-i arz üzerine yani insanlar üzerine onun muhabbeti dağılır, yayılır.
Allahu Teâlâ’nın sözüdür bu. Diyor ki Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleriyle Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri Ku’an-ı Kerim’de ayet okuyor bunun hakkında,
فَذَلِكَ قَوْلُ اللّٰهِ
Allahu Teâlâ vetekaddes hazretleri Ku’an-ı Kerim’de buyuruyor ki;
اِنَّ الَّذِينَ اَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ
“şol Allah’a iman edip amel-i salihi işleyen kullarım
سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدًّا
Allahu Teâlâ vetekaddes hazretleri onların üzerlerine sevgisini Allah sevgisini onların kalblerine koyar kendide sever.”[2]
وَاِذَا أَبْغَضَ اللّٰهُ عَبْدًا
Bir kulada Allah buğz ettiyse
نَادٰى جِبْرِيلَ
Cebrail aleyhisselama nida eder.
اِنّ۪ى أَبْغَضْتُ فُلَانًا
Yani, Allahu Teâlâ der ki ben filan kuluma buğz ettim. Ey benim meleklerim sizde buğz ediniz.
فَيُنَادِى فِى السَّمٰٓاءِ
O melaike Cebrail aleyhisselam semada nida eder, çağırır.
ثُمَّ تَنْزِلُ لَهُ الْبَغْضٰٓاءُ فِى الْأَرْضِ
Ötekinin sevgisi nasıl yeryüzüne indiyse bunada bütün buğz, melaikelerin buğzu, Allahu Teâlâ’nın buğzu iner yeryüzündeki insanlara.”[3]
Peygamberimiz buyuruyor ki, her kim benim hadis-i şerifime inanmazsa, tasdik etmezse yahutki yalan söz katarsa, uydurursa Cenâb-ı Allahu Teâlâ hazretleri onu, cehennemin ortasına oturtturur diyor.
Şimdi bu hadis-i şerifi tahlil edelim. Diyor ki Cenâb-ı Allahu Teâlâ hazretleri bir kulu sevdimmiydi bütün melaikelere ilan eder; ey benim meleklerim ben bu kulumu sevdim. Adıda filandır, filan oğlu filandır. Filan yerdedir. Sizde seviniz. Bütün melaikeler sever. Sonra Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri nida ettirir. Yeryüzüne onun sevgisini melaikeler yeryüzüne indirirler. Yeryüzünde insanlarda sever.
Allahu Teâlâ’nın vaadi haktır. Yani diyor ki Allahu Teâla, vaad olsun tahkik muhakkak; her kim iman edip amel-i salih işlerse o kimseyi severim, onun kalbine benim sevgimi doldururum. O kimseyide bende severim. Vaad olsun cennetime koyarım.
وَاِذَا أَبْغَضَ اللّٰهُ عَبْدًا
Bir kulada Allah buğz ederse bütün melaikelere ilan eder, o melaikelerde yeryüzüne ilan eder. Herkes, bütün insanlar o kimseye buğz etmeye başlar. Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anhu hazretlerinden bu hadis-i şerif.
Yine bir hadis-i şerifte diyor ki;
حَبِّبُوا اللّٰهَ اِلٰى عِبَادِهِ
“Allah’ın kullarına Allah’ı sevdiriniz.
يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ
Allah’ta sizi sever.”[4]
Zikrullah
Hadisi Şerif;
أَعْظَمُ النَّاسِ دَرَجَةً اَلذَّاكِرُونَ اللّٰهَ كَث۪يرًا
Derecesi en yüksek olanlar Allah yanında Allah’ı çok zikreden erkek ve çok zikreden kadınlar. Yani,
اَلذَّاكِرُونَ اللّٰهَ كَث۪يرًا
Allah’ı çok zikreden erkekler,
وَالذَّاكِرَاتِ
Allah’ı çok zikreden kadınlar.” [5]
Cenâb-ı Hakk’ın en ziyade sevdikleri bunlardır.
Yine bir hadis-i şerifte buyuruyor ki;
مَا عَمِلَ آدَمِيٌّ عَمَلًا أَنْجَى لَهُ مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِ
Diyor ki, “insanların amellerinin içinde en ziyade Allah’ın azabından kurtarıcı olan amel zikrullahtır. Allah’ı çok zikretmektir. Böyle deyince ashaplar demişler, ya Resulallah,
قَالُوا وَلَا الْجِهَادُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ
Dediler ki, Allah yolunda harp etmektende mi daha ileri bu zikrullah deyince
Dedi ki,
قَالَ وَلَاالْجِهَادُ
Cihaddanda büyüktür. Allah için harp etmektende büyüktür zikrullah.
اِلَّا اَنْ تَضْرِبَ بِسَيْفِكَ حَتّٰى يَنْقَطِعَ ثُمَّ تَضْرِبُ حَتّٰى يَنْقَطِعَ ثُمَّ تَضْرِبُ حَتّٰى يَنْقَطِعَ
Yalınız şu varki sen kılıncını eline alıp kılıncın kırılana kadar kâfirle harp edersin. Başka bir kılınc alırsın gene onla vura vura ondanda o kılıncında kırılır. İşte o zaman belki zikrullah kadar olabilir.”[6]
Peygamberimizin sevgili ashaplarından Muaz ibni Cebel radıyallahu Teâlâ anhu hazretlerinden bu hadis-i şerif.
Yine bir hadisi şerifte;
مَا قَالَ عَبْدٍ لٰٓااِلٰهُ اِلَّا اللّٰهُ مُخْلِصًا
“bir kul diyor sıdkı hulus ile la ilahe illallah dediğinde
إِلَّا صَعِدَتْ لَا يَرُدُّهَا حِجَابٌ
O göklere doğru yükselir. Arşurrahmana doğru o kelime, la ilahe illallah gider. Ona hiçbir şey perde olamaz.
فَإِذَا وَصَلَتْ إِلَى اللّٰهِ تَعَالَى
O Allahu Teâlâ’ya kavuşuncaya kadar gider. Allahu Teâlâ’ya kavuşunca Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri;
فَنَظَرَ اللّٰهُ إِلَى قٰٓائِلِهَا
O zikrullah o la ilahe illallahı söyleyene Cenâb-ı Hak nazar eder.
وَحَقٌّ عَلَى اللّٰهِ أَنْ لَا يَنْظُرَ إِلَى مُوَحِّدٍ إِلَّا رَحِمَهُ
Yani, diyor ki Allahu Teâlâ’nın üstüne hak olan odur ki, muvahhid bir kimseye nazar ederse o kimseye rahmetiyle nazar eder.”[7]
Bu hadis-i şerifte Ebu Hureyre radıyallahu Teâlâ anhu hazretlerinden.
Kabir Ziyareti
Yine bir hadis-i şerif;
مَا مِنْ رَجُلٍ يَزُورُ قَبْرَ حَم۪يمِه۪ فَيُسَلِّمْ عَلَيْهِ وَيَقْعُدُ عِنْدَهُ اِلَّا رَدَّ عَلَيْهِ وَآنِسْ بِه۪ بِه۪ حَتّٰى يَقُومُ مِنْ عِنْدِه۪
Yine hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh hazretlerinden bu hadis-i şerif, diyor ki; “bir kimse sevdiği kimsenin, iman, itikad ettiği kimsenin, evliyaullah, ashab-ı Resulullahtan bildiği kimsenin kabrini ziyaret etse, varıp kabrine selam verse onun yanında otursa muhakkak ve muhakkak
اِلَّا رَدَّ عَلَيْهِ
Yani, onun selamını kendine senin üzerinede Allah’ın selamı olsun der.
وَآنِسْ بِه۪
O adamı tanır. O adamla tanış olur.
حَتّٰى يَقُومُ مِنْ عِنْدِه۪
Onun yanından kalkıncaya kadar o kimseye o kimse o kabirdeki yatan kimse ona sevgiyle bakar o kimseye.”
Kardaşım, evliya ziyaretini inkâr edenler, evliya kabrine gitmeyi inkâr edenler, büyüklerin kabirlerini ziyaret etmeyi inkâr edenler düşünsünler.
Hadis-i şerifi tekrarlıyorum,
مَا مِنْ رَجُلٍ يَزُورُ قَبْرَ حَم۪يمِه۪ فَيُسَلِّمْ عَلَيْهِ وَيَقْعُدُ عِنْدَهُ اِلَّا رَدَّ عَلَيْهِ وَآنِسْ بِه۪ حَتّٰى يَقُومُ مِنْ عِنْدِه۪
Ebu Hureyre radıyallahu Teâlâ anhu diyor ki; bir adam sevdiği hüsn-ü zan ettiği bir evliyanın, ashabın, büyük bir zatın, âlim ulemanın kabrini ziyaret etse, her kim olursa olsun; anasının babasının hangisinin kabrini ziyaret etse o kabir sahibi onu bilir. Kendisi onun üzerine selam verince tekrar oda kendine selam verir. Onunla tanış olur. Onu iyice tanır, bakar. Hatta onun yanından kalkıncaya kadar o kimseye bakar.”[8] Amma sen görmezsin. Onun bakışı ruhanidir. Cesetle değil bizim gibi. Onun ruhu senin etrafında dolaşır sen bilmezsin.
Etrafımızda melekler var, sağımızda solumuzda melekler var, görmüyoruz. İnanmazsan kâfirsin. Allah’ın melekleri sağımızda solumuzda dolaşıyor. Yazıcı melekler var, sorgu sual melekleri var, bizim kiramen kâtibin melekleri var, bizim ağzımızdan çıkanları hep yazan melekler var etrafımızda, niçin görmüyoruz?
İşte o ölülerde aynı o melaike gibi olmuş onların ruhaniyeti; bizim etrafımızda dolaşır, bizi görür, biz onları görmeyiz.
Fakat biz oraya vardığımız zamanda öyle bir zatın kabrine vardığımız zamanda kabrinin üstüne atılmak, çok yaklaşmak, kabrini öpmek bilmem ne gibi şeyler yapmamalı. O terki edeptir.
Büyük zatın karşısına vardığın zamanda yanına yaklaşamazsın, karşısında el pençe divan uzakta durursun. Aynı onun gibi o büyük zatın kabrine vardığın zamanda da onun kabrine yaklaşmayacaksın, uzakta duracaksın, ruhuna okuyacaksın, namaz kılacaksın Allah rızası için, sevabını ona bağışlayacaksın. Hayır, hasenat yapacaksın, yemekler yapacaksın, yedireceksin, içireceksin, sevabını onun ruhuna bağışlayacaksın.
Yine bir hadis-i şerifte buna dair Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri buyuruyor ki;
إِنَّ الْمَيِّتَ لَيَعْلَمَ مَنْ يَغْسِلَهُ وَمَنْ يُكَفِّنَهُ وَمَنْ يُدْلِيَهُ ف۪ي حُفْرَتِه۪
“bir ölü diyor öldükten sonra kendini yıkayanı bilir. Kefene saranı bilir. Kucağına alıp kabre indireni bilir.”[9]
Öyleyse kardaşım cenaze namazını kılanları bilir. Hatta öyleleride varki kendi ruhaniyetinde kendi cenaze namazına durur beraber cemaatle cenaze namazını kendi kılar. Biz Müslümanız elhamdulillah. Mezhebimiz ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebidir.
İmanınız kuvvetli olsun. Öyle imanı, itikadı zayıflatanların sözlerine bakmayın. Bunlar iman işidir. İmandan sizi mahrum etmek istiyor.
Hazreti Enes ibni Malik radiyallahu anhu hazretlerindendir bu hadis-i şerif. Öyleyse ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebinin itikadına karşı aykırı söyleyenleri red ediniz.
Allah İçin Ziyaret
Yine bir hadis-i şerfinde;
مَا مِنْ عَبْدٍ اَتٰى اَخًا لَهُ يَزُورُهُ فِي اللّٰهِ اِلَّا نَادٰى مُنَادٍ مِنَ السَّمٰٓاءِ أَنْ طِبْتَ وَطَابَتْ لَكَ الْجَنَّةُ
“bir adam diyor sevdiği bir din kardaşını bir adamı; bir âlimi, bir meşayıhı Allah için ziyaret etse gökte bir melek nida eder semada der ki
أَنْ طِبْتَ وَطَابَتْ لَكَ الْجَنَّةُ
Yani, senin başına ne devlet ne saadet konduki senin bu ziyeretiyin karşılığı cennettir.
إلَّا قَالَ اللّٰهُ فِي مَلَكُوتِ عَرْشِه۪:
Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri arşu’r-Rahman da buyuruyor ki,
عَبْد۪ي زَارَن۪ي وعَلَيَّ قِرَاهُ
Kulum beni ziyaret etti. Ben o kuluma tevkîr etmem lazım. Yani, o kuluma tazim, hürmet etmem lazım. Bir kimse kendini ziyaret edene hürmet etmesi lazım olduğu gibi; beni ziyaret edeni bende ona hürmet etmem lazım.
وَلَنْ يَرْضَى لِوَلِيِّهِ بِقِرًى دُونَ الجَنَّةِ
Herkesin her ziyaret edilen zatın ziyaret edenlere karşı kendi halına göre bir hürmeti olur. Beni ziyaret eden kullarımada benim ikramım cennettir”[10] diyor. Yani bundan ne anlaşıldı.
Bir adam Allah için bir adamı sevse Allah için onun ziyaretine gelse, onu ziyaret etse gökte melaike çağırır ki, diyor sen ne devletli bir kul oldun! Ne saadet, ne devlet senin başına ki, sen cenneti kazandın der.
Allahu Teâlâ hazretleride der ki melekûtu arşında, kulum beni ziyaret etti.
Haa, Allah için bir adamı ziyaret etmek Allah’ı ziyaret etmekmiş.
O kulum beni ziyaret etti. Benimde o kuluma ikram etmem lazım. Bir ziyaret edilen kimse o ziyaret edene bir ikram eder. Benimde ikramım cennettir diyor.
Enes ibni Malik radıyallahu anhu hazretlerinden bu hadis-i şerif.
Çocuklara Salih Kimselerin İsmini Koyma
Yine bir hadis-i şerif;
مَا مِنْ قَوْمٍ يَكُونُ فِيهِمْ رَجُلٌ صَالِحٌ فَيَمُوتُ فَيَخْلَفُ فِيهِمْ مَوْلُودٌ فَيُسَمُّونَهُ بِاِسْمِهِ اِلَّاخَلَفَهُمُ اللّٰهُ بِالْحُسْنَى
Hazreti İmam-ı Ali Kerremallahu Vechehu ve radıyallahu Teâlâ anhu hazretleri bunu Resulullah sallallahu aleyhi vesellem hazretlerinden bu hadis-i şerifi şöyle söylüyor, diyor ki;
“bir kavmin içinde bir salih kimse zuhur etse ve vefat etse o salih kimsenin ismi konulan o çocuk onun halifesi sayılır diyor. Allahu Teâlâ hazretleri diyor,
اِلَّاخَلَفَهُمُ اللّٰهُ بِالْحُسْنَى
Onlara o çocukları o zata halife eder.
Bir kavmin içinde bir salih kimse zuhur etse ve vefat etse o salih kimsenin ismi koyulan çocuk, sonunda ona halife olur. Cenâb-ı Hak onu o çocukları iyilikle halife eder.”[11] Bi’l husna iyiliktir. An Ali radiyallahu Teâlâ anhu.
Her Kul İçin Bir Cennette Birde Cehennemde Ev Vardır
Yine bir hadis-i şerifte;
مَا مِنْ عَبْدٍ اِلَّاوَلَهُ بَيْتَانِ بَيْتٌ فِي الْجَنَّةِ وَبَيْتٌ فِي النَّارِ فَأَمَّا الْمُؤْمِنُ فَيَبْنِى لَهُ بَيْتَهُ فِي الْجنَّةِ وَيَهْدِمُ بَيتَهُ فِي النَّارِ وَأَمَّا الْكَافِرُ فَيَهْدِمُ بَيْتَهُ فِي الْجَنَّةِ وَيَبْنِي بَيْتَهُ فِي النَّارِ
Yani, diyor ki; “her bir kul için iki ev var. Bir adam için Cenâb-ı Hak iki ev yaratmış, hazırlamış; biri cennette, biri cehennemde. Mü’min, iman ve amel-i salihası ile cennet yoluna giderse o cennetteki evini imar eder sahip olur, cehennemde ki evi yıkar. Kâfir, küfür ve masiyetiyle cehennem yoluna giderse o cennetteki evini yıkarcehennemdeki kendi evini imar eder ona sahip olur,”[12] birde cennete gidenin evine sahip olur.
Kardaşım dikkat etmeli, saçma sapanların sözüne bakmamalı. Bu hadis-i şeriflerdir.
Yine bir hadis-i şerifte Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri buyuruyor ki;
مَنْ اِسْتِقْبٰالَ الْعُلَمٰٓاءِ فَقَدْ اِسْتِقْبٰالَن۪ي وَ مَنْ زَارَالْعُلَمٰٓاءِ فَقَدْ زَارَن۪ي
“her kim diyor âlime istikbal etse; karşılasa istikbal (tevccüh-yönelme) edip ayağa kalkıp ona hürmet edip onu istikbala kalksa o kimse diyor bana istikbal etti. Bana hürmet etti. Her kim bana hürmet etti o kimse Allah’ın azabından kurtuldu rahmetine nail oldu. Ve her kim ulemayı ziyaret eder ise beni ziyaret etmiş olur.”[13]
Kardaşım bu hadis-i şerifleri Peygamberimiz boşa söylememiş. Biz bunlardan hisse almalıyız. Elimizden geldiği kadar dikkatli olmalıyız. Bu âlimler kim? Ulema kimdir?
Asıl ulema odur ki; hem şeriat, hem tarikat, hem hakikat, hem marifet, hem zikrullah ilmini bilenlerdir. Asıl ulema bunlardır.
Cenâb-ı Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretleri buyuruyor ki;
Her kim bir cami yapsa Cenâb-ı Hak, o kimseye cennette bir cami yapar. Her kim diyor yine bir hadis-i şerifte diyor ki her kim Allah için bir cami yapsa yahut yapmaya yardım etse, delil olsa, o camidede zikrullah yapılsa Cenâb-ı Hak o kimse için cennette bir ev yapar.
Camide zikredilmez diyenlerin vay halına, yazıklar olsun.
Yine bir hadis-i şerifte diyor ki; bilerek benim hadis-i şerifimi yalanlayanlar ve hadis-i şerifime inanmayanlar cehennemin ortasına oturtturulurlar diyor. Cenâb-ı Hak onları cehennemin ortasına oturtur. Yalanla uydurma hadis söyleyenler yahut hadis-i şerifime inanmayanları cehennemin ortasına oturturlar.
[1] El-Fethu’l-Kebir, c.1.s.64/564 (Beyrut). Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab c.1.s.326/1291 (Beyrut).
[2] Meryem Suresi, 19/96
[3] Sahıh-i Buhari, c.8.s.14/6040. Sahıh-i Müslim, c.4.s.2030/2637 (Beyrut). İmamı Ahmed, Müsned, c.14.s.196/8500. Sünenü Tirmizi, c.5.s.317/3161 (Mısır).
[4] Tabarani, el-Mu’cemü’l-Kebir c.8.s.90/7461 (Musul). Ramuzel Ehadis c.1.s.273/7. İbni ebu’d-Dünya, Kitabu’l-Evliya s.22/43 (Beyrut).
[5] Ramuze’l-Ehadis c.1.s.74/13. İmamı Suyuti Cem’u’l-Cevamii c.1.s.705/35071.
[6] Ramuze’l-Ehadis c.2.s.376/8. İmamı Suyuti Cem’u’l-Cevamii c.7.s.675/19055. İmamı Ahmed ibni Hanbel c.5.s.239/22132(Mısır). Tabarani, el-Mu’cemu’l-Kebir, 20.s.166/352 (Kahire). El-Mu’cemu’l-Evsat, c.3.s.5/2296 (Kahire). Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, c.10.s.73/6743 (Kahire). Mirkatü’l-Mefatih şerhu Mişkatü’l-Mesabih, c.4.s.1560/2284 (Beyrut).
[7] Nesai, Sünenü’l-Kübra, c.9.s.307/10601 (Beyrut). Tirmizi, Sünen, c.5.s.467/3590 (Beyrut). Ravdatü’l-Muhaddisin, c.10.s.8/4433. Tarihi Bağdadi, c.11.s.393/6270 (Beyrut). Mirkatü’l-Mefatih şehu Misbahu’l-Mesabih, c.4.1603/2314 (Beyrut).
[8] Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab, c.4.s.19/6053 (Beyrut). Camiu’l-Ehadis, c.19.s.169/20485. İbn-i Hacer el-Askalani, Lisanü’l-Mizan, c.3.s.297/1240 (Beyrut).
[9] Tabarâni El Mu’cemu-l-Evsat c.3.s.257/7438(Kahire), El Kazvini Et Tedvin fi Ahbâri Kazvin c.3.s.303(Beyrut)
[10] Levamiu’l-Ukul şerhu Ramuze’l-Ehadis, c.4.s.163. Ebu Nuaym, Hılyetü’l-Evliya, c.3.s.107 (Beyrut). Ebu Ya’la, Müsned, c.7.s.166/4140 (Dımışk). Kenzü’l-Ummal, c.9.s.19/24718.
[11] Levamiu’l-Ukul şerhu Ramuze’l-Ehadis, c.4.s.179. Münavi, Feyzü’l-Kadir, c.5.s.494/11993
[12] Levamiu’l-Ukul şerhu Ramuze’l-Ehadis, c.4.s.173. Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab, c.4.s.13/6036 (Beyrut). Camiu’l-Ehadis, c.19.s.195/20550.
[13] Levâmiu’l-Ukûl şerhu Ramûze’l-Ehadis c.4.s.293. Deylemi el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab c.3.s.604/ 5893(Beyrut). Abdulkerim Kazvini, et-Tedvin fi Akhbari Kazvin c.3.s.307(Beyrut). İmamı Suyuti Cem’u’l-Cevamii c.8.s.530/20498.