HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 2 (BERAAT KANDİLİ) - (BAHRU'L-VEFA)

 

HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 2

2. Sohbet: BERAAT KANDİLİ

Hacı Mustafa Güneş Efendi Hazretlerinin Sohbeti:

(Bir beraat gecesi Gaziantep Çarpın-Işıklı köyü) 

 

Bu beraat gecesinin hakkında peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hazretlerinin mübarek hadisleri var, konuşmaları var. 

Ali ibni ebi Talib radıyallahu anhudan rivayet ile Zeyd ibni Ali’nin ve andan dahi Ömer ibni Musa el-vechi’nin ve andan dahi İsmail ibni Ömer el-Celil’in andan dahi Abdullah ibni Mahmud’un andan dahi Muhammed’in andan dahi ebu Nasır’ın naklen bize verdiği haberinde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin; “Allahu Teâlâ hazretleri Şaban’ın on beşincisi gecesi sema-i dünyaya nüzul eder ve müşrik ve müste’men yani ehl-i bid'at ve müşrik ve terk-i cemaat ve mefarık-ı ümmet (ümmet içinde tefrika çıkaranlar) ve kat’ı rahim olandan veya zina eden hatundan maade her Müslimi mağfiret eder deyi buyurduğunu beyan eylemiştir.

Aişe-i sıddıka radıyallahu anha dan rivayet ile Urven’in andan dahi Yahya bin Said’in andan dahi ebu Nasır’ın bize verdiği haberinde:

Aişe-i sıddıkanın Şaban’ın on beşinci gecesi olduğunda Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem benim yanımdan nihanca yani gizlice sıyrılıp gitmişti. Ben Allahu Teâlâ hazretlerine yemin kasem ederim ki sevbim (elbisem) harirden[1] ve bükülmüş ibrişimden[2] ve ketenden ve suftan-yünden değil idi dediğinde bu halde Urve, Aişe-i sıddıka radıyallahu anha ya:

Subhanallah asvabın (elbisen) bunlardan olmaz, hangi şeyden oldu dedi. Aişe-i sıddıka radıyallahu anha:

Erişi,[3] kıldan ve arğacı,[4] deve yününden idi. Ben, nefsimde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemi bazı hatunlarının yanına gitti zannettim ve derhal hücremizin içinde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemi araştırdım. O sırada elim, mübarek ayağ-ı saadetlerine dokandı ve hâlbuki kendileri secdede idiler. O halde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin duasına kulak tuttum, hıfzettim.  Resulullah sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem diyordu ki;

سَجَدَ لَكَ سَوَاد۪ي وَخَيَال۪ي، وَآمَنَ بِكَ فُؤَاد۪ي، اَبُٓوءُ لَكَ بِالنِّعَمِ وَأَعْتَرِفُ لَكَ بِالذَّنْب۪ي، ظَلَمْتُ نَفْس۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي إِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلّٰٓا أَنْتَ، أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَأَعُوذُ بِرَحْمَتِكَ مِنْ نِقْمَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ، لٰٓا أُحْص۪ي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ

Secede leke, sevadi ve hayali ve âmene bike fuadi ebû u leke bi’n-Niami ve a’terifu leke bi’z-zenbi zalamtü nefsi, fağfirli innehu la yağfirü’z-zünûbe illa ente eûzü bi afvike min ukûbetike ve eûzü bi rahmetike min nıkmetike ve eûzü bi rıdake min sekhatike ve eûzü bike minke la uhsi senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsike.

Yine Aişe-i sıddıka radıyallahu anha:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem tâ bu gece sabah oluncaya kadar ibadetten ve taatten asla zail olup ayrılmaz idi. Kaim ve kaiden devam ve sebat üzere bulundular. Hâlbuki kadem-i sadetleri yorulup ağrımıştı ve ben dahi Rasulullahın hem ayağını elimle sığar ve hem de ya Rasulullah,

بِأَب۪ي أَنْتَ وَأُمّ۪ي

Babam, anam senin uğruna feda olsunlar.

أَلَيْسَ قَدْ غَفَرَ اللّٰهُ لَكَ

Cenâb-ı Allah senin

  مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ   

ma tekaddem; yani evvelki geçmiş bütün günahlarını

 وَ مَا تَأَخَّرَ 

ve ma teakher; ve sonraki gelen bütün yapmış olduğun günah ve zenbini mağfiret etmedi mi ya Rasulallah?

أَلَيْسَ قَدْ فَعَلَ اللّٰهُ بِكَ، أَلَيْسَ أَلَيْسَ؟

Ve Allahu Teâlâ hazretleri hakkınızda bu vechile işlemedi mi? Öyle olmadı mı? Öyle olmadı mı? Der idim.

O halde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

أَفَلَا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا؟

“Ya Aişe, ben şükür eden kullardan olmayayım mı?

هَلْ تَدْرِينَ مَا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَة؟

Ya Aişe, sen bu gecede ne olduğunu bilir misin?”[5] Dediğinde Aişe-i sıddıka:

Ben dedim ki ya Rasulallah, bu gecede ne vardır? Ve sair geceler üzerine bu gecenin fazlı ve meziyeti nedir? Dediğimde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

“Ya Aişe, bu sene içinde doğacak her çocuklar, bu gecede deftere kayıt olunur ve bu senenin içinde vefat edip ölecek, vefat edecek insanların isimlerini bu gecede defter-i mahsusuna kayıt olunur. Ve bu gecede herkesin erzakı-rızkı tertib olunur ve bu gecede her kişinin amel ve ef’ali dergâh-ı Rabbu’l-İzzete ref’ olunur”[6] buyurdu.

Ve bu halde ben ya Rasulallah, herkes ancak Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetiyle cennete dâhil olur dediğimde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

“Herkes için ancak Allahu Teâlâ’nın rahmetiyle cennete dâhil olur” demesiyle ben:

Sizde mi ya Rasulallah? Dediğimde Cenâb-ı Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

Bende rahmet-i ilahiyesiz cennete dâhil olamam. Ancak Cenâb-ı ilahisinden beni rahmete gark kılması ile cennete dâhil olurum deyu eliyle başına ve veçhine (yüzüne) mesh etti [7] dedi.

Mekhul’un Aişe-i sıddıka radıyallahu anha dan rivayetiyle andan dahi Hişam ve Süleyman bin Müslim andan dahi ebul ıydı ve İbrahim andan dahi ebu Nasır’ın kendi validinden (babasından) naklen bize verdiği haberinde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin Aişe-i sıddıka’ya hitaben:

“Ya Aişe; bu gece hangi gecedir?” Dediğinde Aişe-i sıddıka:

Allah ve Rasulü a’lemdir (daha iyi bilir) demesi üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

“bu gece Şaban’ın on beşinci gecesidir ki, anda amel-i dünya ve amel-i ıbad ref’ olunup dergâh-ı Hakk’a arz olunur ve bu gecede Allahu Teâlâ hazretlerinin nardan yani ateşten azat eylediği kimselerin adedi, kabile-i beni kelbin koyunlarının kıllarının adedincedir. Sen heman bu geceyi ahya (ihya) eylemeği ya Aişe bana izin vermez misin? Dediğinde Aişe-i sıddıka validemiz:

Ben dedim ki neam (evet) dedim der.

Bu halde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem hemen namaza kalktı ve kıyamını tahfif edip sure-i Hamdi (Fatiha suresi) ve bir sure-i hafifeyi (bir kısa sure) tilavet edip nısf-ı leyleye değin (gecenin yarısına değin (kadar)) secdede bulundu. Ba’dehü (daha sonra) rek’atı saniye-ikinci rek’at için dahi kıyam edip anda dahi rek’atı evveldeki vechile kıraat edip secdeye vardı ve secdesi tâ fecir, yani şafaka değin mümted oldu. (devam etti) ve Aişe-i sıddıka dedi ki:

Ben bu halde Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme nazar ederdim ve secdesi çok ulu vechile uzayıp kendisinden geçmişti ki, hatta ben, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin ruhu kabz olundu zannettiğimde kendisine yakınan takarrub ettim (iyice yaklaştım). Ve hatta kadem-i saadetlerini-ayaklarını mesh ettim ve bu halde hareket etmiş olmasıyla zat-ı risalet-i iktinahilarının secdelerinde:

اَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عِقَابِكَ وَ اَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَ اَعُوذُ بِكَ مِنْكَ جَلَّ ثَنٰٓاؤُكَ لٰٓا أُحْص۪ي ثَنٰٓاءً عَلَيْكَ اَنْتَ كَمٰٓا اَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ              

 Eûzü bi afvike min ıkâbike ve eûzü bi rıdâke min sehatıke ve eûzü bike minke celle senâüke lâ uhsi senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike

Deyu secdesinde niyaz ve senada bulunduğunu işittim.

Ben, ya Rasulallah, bu gece secdenizde seni bir takım şeyi zikreder olduğunu işittim. Hâlbuki başka kere senin onları böyle zikrettiğini kat’a işitmedim dediğimde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin:

“ya Aişe, sen ol zikrettiğim nesneleri bildin mi?” Deyu eylediği sualına ben dahi:

Neam ya Rasulallah, bildim deyu cevap verince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

“siz onları talim ediniz, öğreniniz ve öğretiniz. Zira Cebrail aleyhisselam bana onları secdede zikir etmekliğimle emreyledi” deyu buyurduğunu rivayet eylemiştir.

Urve’nin Aişe-i sıddıka radıyallahu anha dan rivayeti ile andan dahi ibni Kesir’in ve ebu Nasır’ın bize verdiği haberinde Aişe-i sıddıka:

Ben bir gece Rasulullah sallalahu aleyhi vesellemi kaybettim ve O’nu aramaklık için çıkıp Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme, bakî nam-ı mahelde semt-i semaya nazar ediyor gördüğümde Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bana:

“Allah ve Rasulu sana ğader ederler deyi mi havf ettin?” demesiyle ben dahi:

Ya Rasulullah, sizi bazı hatunlarınızın yanına gitmiş zannettim demem üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:

إِنَّ اللّٰه تَعَالٰى يَنْزِلُ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانِ إِلَى السَّمٰٓاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لِأَكْثَرِ مِنْ عَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ

“Allahu Teâlâ hazretleri, Şaban’ın on beşinci gecesinde sema-i dünyaya yani dünya semasına nüzul eder ve ben-i kelb kabilesinin koyunlarının kılından çok kimseleri mağfiret eder”[8] deyu buyurduğunu rivayet eylemiştir.

Ve ibni Abbas’ın Ekreme’den radıyallahu anhumadan

ف۪يهَا يَفْرَقُ كُلِّ اَمْرٍ حَك۪يمٍ     

(duhan suresi 4.) Ayet-i celilesinin tefsir ve beyanında olunan rivayetinde:

Leyle-i mübareke Şaban’ın on beşinci gecesidir. Allahu Teâlâ hazretleri bu gecede gelecek senenin yine o gecesine kadar bir senelik umuru tedbir ve takdir ve tayin eder ve o sene içinde vefat edecekler öleceklerin isimlerini dirilerin defterinden ölülerin defterine nakil eder ve o senede Beytullah’a gidip hac edecek olanları sebat ve tahrir eder. Ve anın tedbir ve takdir ve sebat tahririnden hiçbir şey ziyade ve noksan olmaz” deyu zikreylediğini beyan kılmıştır.

Ve Ata ibni Yesar’dan olunan rivayette:

Şaban’ın on beşinci gecesinde bir senelik bütün ümur ve a’mel (işler) takdir ve fark ve tayin olunur. Ve bir kimse hanesinden yani evinden seyr-u sefer arzusuyla huruc eder hâlbuki bu adamın ismi, dirilerin defterinden ölülerin defterine nakil olmuştur.

Aişe-i sıddıka radıyallahu anhadan rivayet ile andan dahi Malik ibni Enes andan dahi ebu Nasır’ın bize verdiği haberinden:

Aişe-i sıddıka’nın, ben Rasulullahı işittim. Allahu Teâlâ hazretleri dört gecede hayır isale efada eder. Ve ol dört gecede; kurban bayramı, ramazan bayramı, Şaban’ın on beşinci geceleri. Ve Şaban’ın on beşinci gecesinde Acel (eceller) ve arzak ve ol senede hac edecek olanları sebat ve tahrir eder. Ve o dört geceden biriside sabah ezanına değin (kadar) leyle-i arefedir deyu buyurduğunu beyan eylemiştir.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kendilerinde hayır isale ve efada buyurduğu geceler beştir. Onlardan biriside Cuma gecesidir dediğini beyan eylemiştir.

Ve ebu Hureyre radıyallahu anhu hazretlerinin Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemden rivayetiyle:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin Şaban’ın on beşinci gecesinde “Cebrail aleyhisselam bana geldi ve bana “ya Muhammed, başını semaya kaldır” dedi. Ben dahi kendilerine bu gece nedir? Dediğimde Cebrail aleyhisselam, “bu gece öyle bir gecedir ki Allahu Teâlâ hazretleri anda ebvab-ı rahmetten yani rahmet kapısından bu gece üç yüz kapı açar. Ve kendisine şirk etmeyen her kimseyi bu gece mağfiret eder. Ancak sihirbazlık veya kâhin, yalancılık veya şarab hamre akdem gösterenler ve ribaya (faize) ve zinaya musır olan ve ribaya (faize) devam edip ve zinaya devam edenler bu affı ğufrandan müstesnadırlar, bunlar uğramaz. Onları tâ ki hakkıyla tevbe etmeyince mağfiret etmez dedi.

Ve zikrolunan gecenin rub’ı (dörtte biri) olduğunda yine Cebrail aleyhisselam nazil oldu ve bana “ya Muhammed, başını yine semaya kaldır, ref’ eyle” dedi. Ben başımı semt-i semaya kaldırdım. Cennet kapılarını açılmış evvelki kapısında bir melek durup,

طُوبٰى لِمَنْ رُكِعَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede rükû edenler içindir” deyi nida eder gördüm.

İkinci kapısında dahi yine bir melek durup,

طُوبٰى لِمَنْ سُجِدَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede secde eden kimseler içindir” deyu nida eder gördüm.

Üçüncü kapısında dahi yine bir melek durup nida eder ki,

طُوبٰى لِمَنْ دَعَا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede dua eden kimse için” deyu nida eder gördüm.

Dördüncü kapısında yine bir melek durup,

طُوبٰى لِلذَّاكِر۪ينَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede zikredenler için” deyu nida eder gördüm.

Beşinci kapısında dahi bir melek durup,

طُوبٰى لِمَنْ بُكَى مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede Allahu Teâlâ hazretlerinden Allah’ın korkusu ve haşyetiyle ağlayan kimseler içindir” deyu nida eder gördüm.

Altıncı kapısında dahi bir melek durup,

طُوبٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ

“devlet saadet bu gecede müslimin içindir” deyu nida eder gördüm.

Yedinci kapısında dahi bir melek durup,

هَلْ مَنْ سٰٓائِلٌ فَيُعْطٰى سُؤَلِه۪

“bu gecede fakir kimdir? O’nun sual ve haceti ve matlup ve maksudu verilecektir” deyu nida eder gördüm.

Sekizinci kapısında dahi bir melek durup,

هَلْ مَنْ مُسْتَغْفِرُ فَيَغْفِرُ لَهُ

“bu gecede istiğfar eden günahkâr kimse kimdir? Onların günahları mağfiret olunacaktır”[9] deyu nida eder gördüm.

فَقُلْتُ يَا جَبْرائِل إِلٰى مَتٰى تَكُونُ هٰذِه۪ الْأَبْوَابُ مَفْتُوحَةٌ؟

Ve ben bu halde ya Cebrail, bu gece bu kapılar ne zamana kadar böyle açık dururlar? Deyu eylediğim suale Cebrail aleyhisselam,

إِلَى طُلُوعِ الْفَجْرِ مِنْ أَوَّلِ اللَّيْلِ

“taa tulu’u fecir, yani şafak yeri ağarıncaya değin açık dururlar” cevabını verdi.

Ba’dehu (ondan sonra) Cebrail aleyhisselam yine

يَا مُحَمَّد إِنَّ اللّٰهَ تَعَالٰى ف۪يهَا عَتَقٰٓاءِ مِنَ النَّارِ بِعَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ

“ya Muhammed, Allahu Teâlâ hazretlerinin bu gece beni kelb kabilesinin koyunlarının kılları adedince cehennemden günahkârları atik ve azat eylediği kulları vardır”[10] deyu söylediğini beyan buyurmuştur.

Leyle-i mübarekeye yani Şaban’ın on beşinci gecesine leyle-i barat söylenmesinde hikmet: Zira leyle-i mezkûrda iki beraat vardır;

Birisi; eşkıya için rahmet-i Rahman'dan beraat ve mehcuriyettir.

Birisi dahi; evliya için hazlandan beraattır.

Ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin “Şaban’ın on beşinci gecesinde Allahu Teâlâ hazretlerinin halkı üzerine rahmeti zuhur edip mü’minleri mağfiret eder ve kâfirleri imhal eder (mühlet verir). Ve ehl-i hakıd ve hasedini tâ ki hakıd ve hasedini terk edinceye kadar hali üzere terk eder”[11] deyi buyuruyor.

Hasidlikten de Allah korusun ki hasidlerde hasedinden vazgeçemeyince onlarda bir fayda göremez, kendi hasedi üzerinde kalır diyor. Tâ ki hasedini terk edinceye kadar halı üzere terk eder.

Allah cümlemizi bundan da korusun, bundan çok sakınmak lazım çok.

Ihvan-din kardeşlerimize karşı dünyaca, ahretçe yükselmiş olduğu derecelerine kıskanmak, onların daima aşağı düşmelerinin arzusu fikrinde olmak, bu, şeytan ahlakı.

Bunlarda bu geceden faydalanamıyorlar. Allah korusun cümlemizi.          

 Ve bazıları Müslimin için yer üzerinde iki bayram günleri olduğu gibi melekler için dahi semada iki bayram gecesi vardır; onlardan birisi leyle-i beraattır, diğeri de leyle-i kadirdir.

Bir mü’minin ıydı (bayramı) yevm-i fıtır ile yevm-i edha (kurban) günüdür. Ve melaikenin leylen (gece) olması onlar için uyku olmamasına ve ıyd-ı mü’mininin (mü’minlerin bayramı) neharan (gündüz) olması ise onların o yevmlerine (günlerine) mebnidir.

Allahu Teâlâ’nın leyle-i kadri ikhfa (gizli) eylemesindeki hikmetin leyle-i kadrin rahmet ve ğufran ve nirandan azadeye (cehennemden azada) mahsus bir gece olmasıyla kullarını itimadlarını oraya hasır ve kasır (kısıtlama) etmemeleri maksadına mebnidir.

Allahu Teâlâ hazretleri leyle-i beraatı izhar (açık) eylemiştir. Zira leyle-i beraat, leyle-i hüküm ve kaza ve sakhtı ve rızadır ve leyle-i beraat; leyle-i red ve kabul ve sed ve vüsul ve saadet ve şeka ve keramet ve nekaidir.

Leyle-i baratta, birisi said yani cennetlik, diğeri de cennetten uzak olur.

Bazı kimseler cennetlik olur, bazı kimseler cennetten uzak olur. Allah yakın olan zümreden etsin cümlemizi.

Bir kimse mücazat ve mükâfata kavuşur. Diğerleri de khazye ve hazlane (zillete) erişir. Bazı kimseler bu gecede mükerrem ve bazıları da mahrum olurlar.

Birisi me’cur ve ahiri de mehcur olur ve ne kadar çok meğsul kefen vardır hâlbuki sahibi sokakta meşguldür ve ne kadar çok mahfur (hazır) kabir vardır sahipleri dünyada güler, sürur ile mağrurdur ve çok kimseler fem-i dahık (gülen ağız) vardır ki onların sahibi an garib hangamadır.

Ne kadar çok binası mükemmel menzil olanlar vardır hâlbuki sahibinin dünyadan fenası, gitmesi yaklaşmıştır.         

Ve çok kullar vardır ki sevap umut ederler hâlbuki onun için azap, ikab hazırlanmaktadır.

Ve bazı çok kullar vardır ki beşaret umut ederler hâlbuki onların için hasaret zuhur eder.

Ve çok kullar vardır ki cenan arzusundadır hâlbuki onun için niran-ateş zuhur eder.

Ve çok kullar vardır ki vasl (kavuşmak) arzusundadır hâlbuki onun için fasl (ayrılık) zuhur eder.

Ve çok kullar vardır ki a’ta arzu eder hâlbuki onun için bela zuhur eder.

Ve ne kadar çok kul vardır ki mal mülk arzusundadır onun için helak zuhur eder demişler.

Ve bazıları Hasan Basri rahimullah Şaban’ın on beşinci günü evinden çıkardı. Hâlbuki onun yüzü kendisi kabre defin olmuş badehu (sonrada) kabrinden çıkarılmış gibi ziyade benzi, endamı solmuş bir halde idi.

Bu halde kendisine: “ya Hasan Basri! Bu kadar çehrenizde müşahede olunan şu halet nedir? Dediğinde cevaben:

“Allahu Teâlâ hazretlerine kasem (yemin) ederim ki deryada gemileri bütün denize gark olan kimse musibet, bela cihetiyle benden daha azam değildir.” Deyince kendisine bu niçindir? Deyu edilen sualin cevabına:

“benim için günahıma ilm-i yakın hâsıldır ve sevabımdan havf (korku) üzereyim. Çünkü hasenatımın kabul veyahut red olunacağına ilmim lahık değildir” deyi cevap vermiştir.

Şaban’ın on beşinci gecesinde kılınacak namaz beyanında:

Şaban’ın on beşinci gecesinde her rek’atta on kere kulhuvallahu ahad okuyarak mecmusunda bin kerre kulhuvallahu ahad ile kılınacak namaz yüz rek’attır.

Bu namaza, namaz-ı hayır denir. Ve anın bereketi tefrık eder (dağılır).

Eskiden selef-i salihinler, bu namazı toplanıp cem olup cemaatle kılarlardı. Ve bu namazda fazlı kesir çok sevab-ı cezil vardır.

Ve Hasan rahimullahtan Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin ashabından otuz kişi bana haber verdi ki bir kimse bu söylenen namazı bu gecede halisen mukhlisen kılsa Allahu Teâlâ hazretleri o kimseye yetmiş nazar ile nazar eder. Ve her nazarında onun yetmiş hacetini ona a’ta ve ihsan eder ki ol hacetin en ednası onun zünubunu (günahını) mağfirettir deyu rivayet olunduğu beyan olunmuştur.

 


[1] İnce ipek

[2] Kalın örülmüş ipek

[3] Dokumalarda uzunluğuna atılan ip

[4] Dokumalarda çözgü üzerine enliliğine atılan ip

[5] Ğunyetü’t-Talibin

[6] Ğunyetü’t-Talibin

[7] Ğunyetü’t-Talibin

[8] Ğunyetü’t-Talibin

[9] Ğunyetü’t-Talibin

[10] Ğunyetü’t-Talibin

[11] Ğunyetü’t-Talibin

<<< Önceki Kayıt - Sonraki Kayıt >>>