HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 24 (MİRAC VE GECE NAMAZI) - (BAHRU'L-VEFA)
HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 24 |
24. Sohbet: Mİ’RAC VE GECE NAMAZI
Yine mi’racta Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri Peygamber efendimize buyuruyor; ya Muhammed, kullarıma haber ver yine beni memnun etsinler.
Neyle?
إِطْعَامُ الطَّعَامِ
“Kullarıma sırf benim rızamı kazanmak için yemek yedirsinler.
وَل۪ينَ الْكَلٰامِ
Mülaim kelamlar söyleyerek kullarıma nasıl büyükleri kendi eli altında evlat, ezvaclarını esirgeyici olursa her hususta benim kullarımı böyle esirgeyici olsunlar. Kimsenin manen, madden kaymasına bataklığa düşmesine sebep olmasınlar. Büyükleri nasıl el altında onları muavenetine çalışırlarsa öyle muhafazasına çalışsınlar.
وَل۪ينَ الْكَلٰامِ
Onların dünyasına ahretlerine yararlı güzel kelam konuşsunlar onlarla konuşurken. Bir de,
وَالصَّلَاةُ بِالَّيْلِ وَ النَّاسُ نِيَامٌ
Birde ya Muhammed şununla beni memnun etsinler ki nas gece uykunun içinde yatarken kendileri benim rızam için kalkıp benim için gece namaz kılsınlar.”[1]
Gece namazı, gece ibadeti, zikrullahı o kadar afdal ki; halk görmüyor, bizzat Allah ile kendi aranda.
Allah, gece kalkmak için cümlemize kendi hidayet etsin de ağırlık, gafilliği, karanlığı vücutlarımızdan kaldırsın, yardımcımız olsun Cenâb-ı Hak.
Onun için Peygamberimiz buyuruyor ki sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem hazretleri;
رَكْعَتَانِ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا
“Gece nas uyku içinde yatarken bir kimse kalkıp Allah rızası için iki rekât en aşağı namaz kılması dünyanın bütün hepsinin kendinin malı olmadan ve bütün dünyaya hükümdar malik olmadan o iki rekât namaz hepsinden hayırlıdır”[2] diyor.
Gece Namazına Kalkamamanın Sebepleri:
Gece namaza kalkamamanın birçok sebepleri var. Sebeplerinden başkada bazı kerre Cenâb-ı Hakk'ın yardımıda olmasada gene olamaz. Fakat bazı sebepleri var.
Birinci sebebi şu; bir adam yayan bir yola giderken üzeri sırtında ağır yük var; ağır yükü ne kadar çok olursa o adamın yorgunluğu o kadar çok olur, ezer kendini değil mi? Yattığı zaman kolay kolay kalkamaz.
Gece namaza, ibadete, uykudan kalkamamanın birçok sebeplerinin birisi bu ki diyor, gündüz ayık zamanlarında o adam kavlen yani dilinden, kalbinden, fiilinden, şeriatin haricinde olan ahval, hareketleri ve hata, günah topladıkları, ufak tefek diliyle, eliyle, yerenlikle, yavanlıkla, kalben, fiilen, Allah'ın hoşuna gelmeyecek şeriatin dışındaki olan ahval hareketlerin günah topluyor. Günah ağırlığı kendini gece kaldırmayan o ağırlıktır diyor.
Onun için mümkün mertebe ayıklık zamanımızda dikkat etmeli.
Kalb gerek ki hulisi alıp oraya derç ede.
Derc, biriktirip toplamaya derler değil mi?
Kalb gerek ki hulis-ihlası alıp kalbe derç ede
Dil gerek ki ani andan alıp harç ede.
Kalb bir ambardır, dil de onun kapıcısı, tercümanıdır. Ne doldurursan gece gene onunla meşgul olursun.
Sözüm ona hayvanlar bile yayılırken yayılacağı otları birden bire çabuk yemiyorlar. İlla burnu ile bir sefer bir içeri çekip bir dışarı koklamayınca ısırmıyor. Kendine yarayacak, yaramayacak otu onlarda da bir hissetmek var.
Bizde her konuştuğumuz kelamlarda bize yarayanlar var yaramayanlar var. Her halimizde, fiilimizde buna benzer mümkün mertebe gündüz böyle ayıklık zamanımızda dikkatli olursak gece Cenâb-ı Hakk'ta lütfu, hidayeti ile cümlemize kalkmakta yardımcı olsun.
Bir adam da gece diyor hiç olmazsa sabaha birkaç saat kala hiç olmazsa kalkabilse üç saat kalasıya iki saat kalasıya daha daha bir saat kala hiç olmazsa kalkması lazım namazdan evvel. O zaman hiç olmazsa herkes kendi yatak yuvasının içindeyken Allah'a karşı istidası mı var, dilekçesi mi var; çünkü kalktımıydı adamı bırakmazlar. Kaçakçılık yapan bir adama benzer. Kaçakçılık yapan adama gündüz yol yürütmezler.
Bizim burada Halep kaçakçılığı vardı eskiden. Gündüz yatarlarmış gece yürürlerdi. Eğer onlar gündüz yürürlerse bir çiftçi gene salmazmış kendileri; önüne dikilir nereye gidiyorsun? Ver bakalım, salmazlardı.
Bunun gibi diyor hiç olmazsa bir adam sabaha bir saat, iki saat, üç saat kalasıya hiç olmazsa kalkarsa, biraz teheccüd namazı, biraz evrad, ezkarla meşgul olup güzelce bir maneviyatı yeniden bir ütülenmiş, kolacıdan çıkmış elbise gibi bir çeki düzen alır. Gündüz, akşama kadar onun gündüzü, gecenin himayesinde yaşar.
Yani bir güçlü, silahlı, kuvvetli bir adamın himayesinde yaşayan bir adam muhafazada yaşıyor. Gece, senin o bir iki saat kalktığın, kimsenin görmediği zaman evrad, ezkar, ağladığın, sızladığın gündüzün diyor o gecenin himayesinde yaşar. Gecen, o gündüzü himaye eder.
Amma ki işte Cenâb-ı Hak cümlemize yardımcı olsunda gece ibadetinden mahrum etmesin. Gece namazını Cenâb-ı Hak o kadar sevdiğinden Peygamberimize emretti. Teheccüd namazını geçirmedi. Bugün hoca orayı okuduydu namazda.
وَمِنَ الَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِه۪ نَافِلَةً لَكَۗ عَسٰىٓ اَنْ يَبْعَسَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
Teheccüd namazından bahsetti ki; “ya Muhammed, teheccüd namazını sana emrediyorum o kadar kıymetli ki seni makam-ı Mahmuda koyacağım.”[3]
Mi’rac’ta Cennet ve Cehennemin Gezilmesi
Peygamberimizi bu kadar Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri ile mi’racta kelam geçtikten sonra Cebrail aleyhisselama diyor ki; götür Habibimi cennetimi, cehennemimi görsün. Dostlarımın yerlerini görsün, dostlarımın karargâhını, düşmanlarımın karargâhını görsün, gezsin.
Cebrail aleyhisselam ile birlikte indik diyor Peygamberimiz sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem hazretleri cennetin her mekânlarını gezerken önümüz sıra diyor bir ayak tıpırtısı var. Nalinle tıpırtı yürüyor, şahıs göremiyorum.
Cebrail aleyhisselama ben dedim ki diyor, bizim önümüz sıra bir yürüyen var. Nereye gitsek bizim önümüz sıra yürüyor bu kim acaba?
Bana dedi ki o senin müezzinin Bilal Habeş'in ruhaniyeti ya Muhammed.
Tekrar diyor cennetin kapısından bir taraftan giderken gözüme bir huri görüktüki beyaz, safi nurani, siyah göz, siyah kaş, siyah saçlar inmiş safi yeşil nurani bir güzel huri görünce dedimki diyor Cebrail aleyhisselama; bu kimin hurisi hangi Peygamberin.
Bu Peygamberin değil dedi senin çariyarından hazreti Ömer'in hurisidir dedi diyor.
Ben o zaman gözümü bir tarafa baktım huriye bakmadım.
Hazreti Ömer radıyallahu anhu hazretleri diyor ki, ya Rasulallah, huri nedir ki canım, başım yoluna feda olsun niçin bakmadın?
Ya Ömer, sen namusunda çok doğru, namuskârsın, kıskançsın senin hurine bakmak reva değil.
Cennetin kapısından yine birinden geçerken karşımızdan diyor bir heybetle arslan çıktı. Heybetle arslan bize doğru yakına gelince ben biraz ürktüm diyor.
Cebrail aleyhisselam dedi ki; ya Muhammed, ürkme. Bu hazreti imam-ı Ali kerremallahu vechehu hazretlerinin ruhaniyetidir. Parmağındaki yüzüğü çıkar, at ağzına hikmeti göreceksin dedi diyor.
Parmağımdan yüzüğü çıkardım atınca arslan ağzına aldı.
Bunları yeryüzüne indikten sonra böyle vasfediyor. Hazreti imam-ı Ali bunu söyleyince kerremallahu hazretleri, mübarek elini ağzına sokmuş, ağzından yüzüğü çıkarıp buyur ya Rasulallah diyor. O zaman diyor ki; ne Ali'nin sırrına erdim, ne arının sırrına erdim.
Şimdi cenneti tamamen gezip bittikten sonra cennete emrediyor ki Cebrail aleyhisselama diyor ki burası kimlerin yeri?
Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri Cennete emrediyor; ya cennet, Habibime cevap ver. Kimlerin yeriysen, kimlerin karargâhı isen sen cevap ver. Cennet cevap veriyor Peygamberimize orda.
بِسْـــــمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ ﴿﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ ﴿﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ ﴿﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ ﴿﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ ﴿﴾ اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ ﴿﴾ فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ ﴿﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ ﴿﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ ﴿﴾ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ ﴿﴾
Cennet böyle cevap verdi Peygamberimize. Cennet, kimlerin karargâhı olduğunu ve o cennete kimler mirasçı olduğunu bir bir burda söyledi.
Mü'minlerin karargâhı, bu cennete mü'minler mirasçısıdır. Mü'minlerin karargâhı buradır.
Mü'minlerin alameti nedir? Cennet alametlerini söylüyor mü'minlerin.
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ
“yemin ederim ki mü’minler iflah oldu”
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ
“O mü’minler ki, onlar namazlarını huşu ile edeb erkânına riayet ederek eda ederler.”
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ
Bu mirasçıların alametleri bu ki; “onlar lisanlarını, ömürlerini, hayatlarını lağvi lövbe gıybetle, oyun, oyuncakla geçirmezler.
الَّذينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ
Onların içinden zekâta tabi olanlar esirgemeden zekâtını verirler.
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ
Onlar bu cennetin mirasçısı olanların üçüncü alameti o ki; Çok namuskâr olurlar. Kadın ve erkek ferçlerini haramdan hakkı ile muhafaza edip sakınırlar.
اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ
Onlar kendine Cenâb-ı Hakk’ın helal kıldığı kadın ve kocalarından birbirlerinden esirgemezler. Cariyelerinden de esirgemezler. Bu helal yoldan bunlardan dolayı bunlar kınanmaz kimse kınayamaz.
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ
Kendilerine bu kadar Cenâb-ı Hakk’ın helal kıldığı cariye ve kadınları helal kıldıktan sonra bunların haricine sapanlar Allah'ın düşmanıdır.
وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ
Onların alametleri o ki; emanetlere sahip olurlar bir şeye ahd ettilermiydi vaad ettilermiydi kafada gitseahdlerine vefa ederler, üstlerinde dururlar.
وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ
Onlar namazlarını vaktinde zayi etmezler, eda ederler.
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ
İşte bilmiş olun ki cennetin mirasçısı bunlardır.”[4]
Alametlerini saydı ordan beri.
İşte Peygamberimiz sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem hazretleri cenneti bu halde görüp gezdikten sonra cehenneme geldi.
Cehennemi gezip birinci, ikinci, üçüncü cehennem dibi dibine gittikçe azapları biri birinden azabı şiddeti artıyor. Her kapının üstüne yazdırmış oranın ehli kimse.
En beriki birinci cehenneme gelince burası kimin içindir diyor.
Cehennem Maliki kafasını aşağıya eğiyor.
Tekrar soruyor.
Cehennem Maliki gizli olarak Cebrail aleyhisselamın kulağına söylüyor.
Cebrail aleyhisselam diyor ki, sen aşikâre kendine söyle.
O zaman cehennem Maliki diyorki; ya Muhammed, bu birinci cehennem senin ümmetinin asileri içindir.
O zaman Peygamberimiz o kadar bir sıkıntı hüzün ile ağlıyor ki son derece.
Cenâb-ı Hak Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki; ya Muhammed, Bizim sana cennet cehennemi gezdirdiğimizdeki gaye; benim sevdiğim sevgili dostlarımın yerini gör. Beni sevmeyenlerin ve Benim de kendilerini sevmediğim düşmanlarımın azap yerlerini gör, onun için gezdirdim. Sen neden kendini bu kadar üzüp müteessir oluyorsun? O cenneti âlâ da gördüğün cennet, eğer bizden izinsiz bir gücü olsaydı Âdem aleyhisselamı dünyaya atmaması gerekti. Cehennemdeki ateşlerin eğer kendi kendine bir yakma gücü olsaydı İbrahim’i (aleyhisselam) yakıp kül etmesi lazımdı. Ya Muhammed, kullarıma haber ver bir kulum rızamda oldumu isterse cehennemin yedi kat dibinde olsun onun nuru ateşi söndürür, yeri gül gülistan olur.[5]
[1]Sünen-ü Tirmizi, c.5.s.368/3235 (Beyrut). Tabarani, El-Mu’cemu'l-Kebir c.20.s.141/290 (Musul).
[2]Gunyetü’t-Talibin c.2.s.111 (Osmanlıca baskı)-c.2.s.344 (Beyrut). Levâmiu’l-Ukûl şerhu Ramuze’l-Ehadis c.3.s.318, Müzekki’n-Nüfus, s. 332
[3]İsrâ Suresi 17/79
[4]Mü’minûn suresi 23/1. 10. Ayetler arası
[5] Mearicü’n-Nübüvve s.351 (Osmanlıca baskı).