HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 33 (ŞEYHIMIZ BİLAL BABA HAZRETLERİNİN SÜRGÜN DÖNÜŞÜ BAŞINDAN GEÇENLER) - (BAHRU'L-VEFA)
HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 33 |
33. Sohbet: ŞEYHIMIZ BİLAL BABA HAZRETLERİNİN SÜRGÜN DÖNÜŞÜ BAŞINDAN GEÇENLER
Hacı Mustafa Güneş Efendi Hazretlerinin Sohbeti:
Şeyhımız Bilal babam mübareğin bir sözü hatırıma düştü. Mübarek ruh-u şerifi için rıza enlillahi'l-Fatiha.
Dinli, dinsiz mücadele yapıp gelmiş eskiden beri bitmemiş; münafıklar bitmemiş, hakiki Allah'ın dostları da bitmemiş.
Giresun'dan sürgünden geliyorum diyor trenle. Konvoyda o odada otururken birkaç adam geldi diyor dediler ki; Hoca efendi, seni şu odaya istiyorlar.
Sürgünden daha yeni geliyorum diyor. Oraya geçtim ki iki tane memur kıyafetli adam, birazda başka adam var, sakallı da var, oturduk.
Memur kıyafetinde olanlar bana dediler ki; hoca efendi seni buraya çağırtmamızdaki gaye, şu adam diyor ki bizim Maraş'ta adamın bir tanesi okula gitmeden, hocaya da gitmeden gece rüyasında Kur'an okumuş. Şimdi istediği gibi Kur'an okuyor. Bizde bu olmaz diyoruz seni bunun için çağırttık.
Kendilerini de tanıttılar diyor önce; biri dedi ki diyor, ben bilmem nerenin milletvekiliyim. Birisi de buda dedi diyor, yedi şark vilayetinin umum müfettişi dedi diyor.
Bu olur mu olmaz mı? Bir adam bir hocaya bir ders görmeden, bir yerden staj görmeden Kur'an okunur mu, okunmaz mı? Seni bunun için çağırttık. Bir kısmı diyor ki olur, bir kısmı diyor ki olmaz.
O zaman dedim ki diyor; sizinle konuşmak için bir şartım var. Şartımı kabul ederseniz konuşurum. Şartımı kabul etmezseniz konuşmam dedim diyor.
O müfettiş diyor gururlu, kibirli, şartın ney dedi diyor.
Şartım dedim diyor; Kur'an-ı Kerim Allah'ın kelamı olduğuna Kur'an Allah kelamı olduğuna iman, inancınız varsa size Kur'an'dan konuşurum; yok Kur'an-ı Kerim'in Allah kelamı olduğuna imanınız, inancınız yoksa konuşmam dedim diyor.
O zaman müfettiş dedi ki Kur'an Allah kelamı mı dedi diyor.
Evet dedim diyor.
O zaman dedi ki öyleyse
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Demek ne demek dedi.
Dedim ki;
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Hamd ederim O, varlıkları, âlemleri yaratıp âlemlerin Rabbi olan bir Allah'a hamd ederim buyuruyor dedim diyor.
O zaman dedi ki diyor, sen diyorsun ki âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ederim diyor diyorsun. Öyleyse Allah kendi kendine mi hamd ediyor dedi diyor.
Dinliyor musunuz? Allah kendi kendine mi hamd ediyor öyleyse dedi diyor.
Dedim ki diyor, Allah bizi yaratan Halık'tır. Biz Allah'ın yarattığı mahlûkuz. Allah bize önceden yalvarmayı, dua yapmayı önceden kendisi bize talim buyuruyor. Nasıl konuşacağız, nasıl dua edeceğiz, ne yapacağız, önceden kendisi bize talim buyuruyor dedim diyor.
O zaman o öteki milletvekili diyor kafasını salladı; bu müfettişte diyor kızdı; yahu dedi diyor, sizin Kur'an, Kur'an dediğiniz bir Arab çölü haşa bacağı açık, cinnet geçirmiş bir Muhammed’in düzmesi değil mi dedi diyor haşa.
Bunlar bitmemiş eskiden beri dikkatli olalım.
O zaman millet dinliyor diyor ne cevap verilecek…
Dedim ki diyor; arkadaşlar, bu efendi haklı konuşuyor.
Haklı konuşuyor deyince kulaklarını kabarttılar; nasıl haklı konuşuyor?
Neden haklı konuşuyor dedim diyor bu?
Bu şimdi Allah’ı bilmez, Allah’ı da tanımaz dedim diyor. Bu yedi şark vilayetinin umum müfettişi, maaş çok, sıhhatte yerinde, ağrıyan yeride yok, hastalıkta yok, bir şeye zahiren ihtiyacı da yok. Dağ gibi hükümete de arkasını, kuluncunu vermiş bu şimdi bu vaziyette Allah'ı bu tanımaz dedim diyor. Ne zaman bunun dedim diyor Allah iki gözünü kör etmeli, iki elini çolak etmeli, ayaklarını topal yapmalı kötürüm olaraktan, iki gözleri de kör, arkada dayandığı dağlarada kar yağmalı, o zaman köşe başlarında bu elini açmalı Allah için diye. O zaman Allah'ı bu tanır dedim diyor şimdi tanımaz dedim diyor.
Öteki milletvekili öf öf öf aman hoca efendi bize beddua yapma dedi diyor.
Bunu üç sefer tekrar yaptım diyor.
Allah'tan umudum var ki dedi o müfettiş o hale geldi inşaallah dedi.