HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 35 ( YALAN HAKKINDA) - (BAHRU'L-VEFA)

HACI MUSTAFA GÜNEŞ EFENDİ HAZRETLERİNİN SOHBETLERİ 35

35. Sohbet: YALAN HAKKINDA

Hacı Mustafa Güneş Efendi Hazretlerinin Sohbeti:

(08.12.2013 Ankara)

 

Pirimiz şeyh Abdulkadir Geylani Efendimiz hazretleri buyuruyor ki; “yalanı kâğıda bile yazmadım, bir çocuğu yalanla avutmadım” buyuruyor.

Yalan, rızkın bereketini giderir. Yalanda Allah’ın rızası yoktur. Allah’ın gazabını kazanmaya sebeptir.

اَلنَّجَاةُ فِي الصِّدْقِ

“kurtulmak doğruluktadır” yalan helakliktir. Yani helak yalandadır. Ehl-i takvaya göre her yalan yalandır. Avama caiz olan ehl-i takvaya değildir. Yalan insanın feyzini, terakkisini her şeyini bozar, keser, kırar.

Yalan, ehl-i tarik olanın halini, feyzini keser, kalbini karartır. Ehl-i tarik olup yalan söyleyen muhakkak gadab-ı ilahiye ye düşer.

Din için din düşmanına söylenir. Harpte, aile içerisindeki huzursuzluğu gidermek ve insanları barıştırmak için yalan söylemeye izin vardır. Burada üs­tün derece elinden geldiği kadar ima ile konuşmak, açıkça yalan söylememektir. 

Yalan, dilin afetlerindendir. Yalan, şaka ile olsa da yine yalandır. Buna dair sevgili peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimiz, bizler için her biri bir kanunu’ş-şifa olan hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar;

وَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يُحَدِّثُونَ وَيُكَذِّبُونَ لِيَضْحَكَ بِهِ الْقَوْمِ وَيْلٌ لَهُ وَيْلٌ لَهُ وَيْلٌ لَهُ

Yani, “yazıklar olsun şol kimselere ki halkı gülüştürmek için yalan söylerler. Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun”[1] diyerek üç kere tekrar eyledi.

Peygamberimiz sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem efendimiz, bizlerin ayıkmamız için yalan hakkında mübarek kelamlarında buyuruyor ki;

اَعْظَمُ الْخَطَايَا اَللِّسَانُ الْـكَذُوبُ

“Günahların büyüğü, dilin yalan konuşması.”[2]

Hadis-i Şerif:

اِيَّاكُمْ وَالْكِذْبَ فَاِنَّ الْكَذِبَ مُجَانِبٌ لِلْا۪يمَانِ

Yani, “yalandan hazer ediniz, zira yalan ile iman birlikte cem olmaz.”[3]

Hadis-i Şerif:

اَلْكِذْبُ يـُسَوِّرُ الْوَجْهَ والنَّم۪يمَةُ عَذَابِ الْقَبْرِ

Yani, “yalan söylemek insanın yüzünü kara eyler. İki şahsın arasını ifsada çalışmak ise, azab-ı kabre sebep olur.”[4]

Hadis-i Şerif:

اَلْكِذْبُ يـَنْقُصُ الرِّزْقَ

“Yani, yalan söylemek rızkın bereketini giderir.”[5]

Hadis-i Şerif:

مَنْ كَذَبَ كِذْبَةٌ فَهُوَ مَلْعُونٌ ثَلٰثًا

Yani “bir defa yalan söyleyen, üç defa lanete müstahak olur.”[6]

اِذَا كَذَبَ الْعَبْدُ كِذْبَةٌ تَبَاعَدُ عَنْهُ الْمَلَكُ م۪يلًا مِنْ نَتْنِ مَاجٰٓاءَ بِه۪

Yani, “insan yalan söyleyince, o yalanın kötü çirkin kokusundan muhafızı olan melaike-i kiram kendisinden bir mil uzağa giderler.”[7]

اَحَبُّ الْاَعْمَالِ اِلَى اللّٰهِ حِفْظُ اللِّسَانِ

“Cenâb-ı Hakk’ın ziyade sevdiği amel, lisanı malayaniden, yalandan, gıybet, küfür ve kötü sözlerden hıfz etmektir.”[8]

Hadis-i Şerif:

اَفْضَلُ الصَّدَقَةِ حِفْظُ اللِّسَانِ

“Sadakanın efdalı, haram olan sözlerden dilini hıfz eylemektir.”[9]

Hadis-i Şerif:

اَكْثَرُ خَطَايَا بَن۪ى اٰدَمَ مِنْ لِسَانِه۪

Yani, “benî Âdem’in başına gelen günahların çoğu dilindendir.”[10]

Her belaya insanı giriftar eden dilidir. Buna dair hadisi şerif:

اَكْثَرُ خَطَايَا بَن۪ى اٰدَمَ مِنْ لِسَانِه۪

Yani, “benî Âdem’in başına gelen günahların çoğu dilindendir.”[11]

Çok söyleyen mutlaka yalan katar. Az söylemek sükût etmek bir hazinedir. Hadisi şerif:

مَنْ صَمَتَ نَجَا

“her kim susarsa kurtuldu”[12] demektir. Söyler ise hakkı söylemelidir.

Yine hadisi şerif:

اَلصُّمْتُ زَيْنٌ لِلْعَالِمِ وَ سَتْرٌ لِلْجَاهِلِ

lüzumsuz malayani kelamlardan sakınıp sükût etmek âlimin ziynetini artırır. Cahilin ayıbını örter”[13]

 Yalan söylemek; günahların büyüğüdür. Ne zaman ki, bir kişi yalan söylemekle meşhur olsa hiç bir sözüne inanç kalmaz, o kimse gönüllerde hor ve hakir olur.

Kendi nefsinde olan yalanın ne derece çirkin ve iğrenç bir şey olduğunu anlamak için şöyle düşünmek gerektir. Başka biri yalan söyleyip de yalanı meydana çıktığı zaman senin nazarında o kimse nasıl çirkin ve iğrenç bir kimse olursa sen de bilmelisin ki, senin yalanın da başkaları nazarında o derece çirkin ve iğrenilecek bir şeydir.

Bundan anlaşılıyor ki yalancılık bu cihanda yüz karalığı imiş, öbür­ âlemde de rüsvaylıktır.

 

 


[1] Hâkim, el-Müstedrek c.1.s.108/142 (Beyrut). Tirmizi, Sünen c.4.s.557/2315 (Beyrut). Darimi, Sünen c.2.s.382/2702 (Beyrut). Ebu Davud, Sünen c.4.s.297/4990. Nesai, Sünenü’l-Kübra c.6.s.509/11655 (Beyrut). İmamı Ahmed ibni Hanbel, Müsned c.5.s.5 (Mısır). Tabarani, el-Mu’cemü’l-Kebir c.19.s.413/950–951 (Musul). Beyhaki, Şuabu’l-İman c.4.s.213/4831 (Beyrut). İbni Mübarek, Zühd s.254/733 (Beyrut). Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab c.4.s.398/7150 (Beyrut). 

[2] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/727.

[3] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/729.

[4] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/730.

[5] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/732.

[6] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/734.

[7] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 114/726.

[8] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 90/563.

[9] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 90/564.

[10] Kenzü’l İrfan 1001 Hadis, s. 90/565.

[11] Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis, s. 90/565. (Osmanlıca baskı). Beyhaki, Şuabu’l-İman c.4.s.241/4933 (Beyrut). Tabarani, el-Mu’cemü’l-Kebir c.10.s197/10446 (Musul).

[12] Tirmizi, Sünen c.4.s.660/2501 (Beyrut). İmamı Ahmed ibni Hanbel, Müsned c.2.s.159/6481 (Mısır). Beyhaki, Şuabu’l-İman c.4.s.254/4983 (Beyrut). Darimi, Sünen c.Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis s.91/571 (Osmanlıca baskı).

[13] Şuabu’l-İman c.4.s.269/5055 (Beyrut). Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya c.7.s.82 (Beyrut). Kenzü’l-İrfan 1001 Hadis s.91/569 (Osmanlıca baskı). Münavi, Feyzü’l-Kadir c.4.s.241 (Mısır).

<<< Önceki Kayıt - Sonraki Kayıt >>>