İnabe-İntisap - (Zuhurat-ı Vakf-ı Güneş)
İNABE-İNTİSAP |
İnabe ezeldeki yani ruhlarımız ilk yaratıldığında Cenab-ı Hak’kın ruhlarımıza hitaben:
اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ
”Ben sizin Rabbiniz degil miyim?[1]" hitabında bizim ruhla-rımız:
قَالُوا بَلٰى
“Evet Sen bizim Rabb’imizsin”[2]
Diye cevap verdiğinde Cenab-ı Hak Ben sizi dünyaya göndereceğim orada Benim rızamdan sevgimden ayrılmamaya söz veriyor musunuz. Hıtabında istisnasız bütün ruhlar evet yâ Rabbî sen bizi dünyaya gönderdiğinde Senin rızandan sevginden ayrılmayacağız diye aşka şavka gelerek Cenab-ı Hak’la aramızda hem sözleşme hem de sevgi muhabbet zuhur etmiştir.
Sonra bu dünyaya gelince nefsin ve şeytanın hevasına ığvasına kanarak çokları ezeldeki ettiği vaadi unuttu peygamberler her ne kadar bu ahdin, vaadin, tazelenmesini söyledilerse de çoğu inanmadı inananlar peygamberin elinden tutarak ahdi misakı tazelediler peygamberlere yetişeyemeyenler ise peygamberlerin varisleri olan verasetül enbiya Allah’ın velilerinin elinden tutarak ahdini, vadini, tazelediler yani Hak yoldan ayrılmamaya ve bu yolda kendisine tabi olmaya Allah’ın velisi olan bir şeyh söz verdiler böylece ezeldeki ahdini tazelediler. Ahdini bozanlara dair ayet:
وَالَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪
“Ve o kimseler ki, Allah'ın ahdini tasdik ettikten sonra bozarlar.”[3]
Yani şonlarki ahdi bozdular ve bir de kulların Allah’a kavuşmak için emrettiği yolu kestiler. Şu ayet ahdinde duranları haber vermektedir.
اَلَّذ۪ينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَلٰا يَنْقُضُونَ الْم۪يثَاقَ
“Onlar ki, Allahu Teâlâ'nın ahdini yerine getirirler ve misakı bozmazlar.”[4]
Şimdi ahdin ne oldugunu anladın mı? Bu mürşid kapısına varanların niçin vardığını bildin mi? Bu kadar haberleri sözleri Cenab-ı Hak hikaye için söylemedi. İşte yol bu yoldur var sende bu kapıda Hak’ka kavuş! Biat hakkında ayet.
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَۜ يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ فَمَنْ نَكَثَ فَاِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰى نَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللّٰهَ فَسَيُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟
“Şüphe yok, Sana bîat edenler, muhakkak ki, Allah'a bîat ederler. Allah'ın yed'i onların ellerinin üstündedir. Artık kim (ahdini) bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur ve her kim de Allah ile üzerine sözleştiği şeyi yerine getirirse ona da (Allah Teâlâ) büyük bir mükâfaat verecektir.[5]" buyurmaktadır.
Malum olaki inâbeyi (Hak yola dönmek) Cenab-ı Hak şu ayetlerle vâcib kılıp emri ferman buyuruyor;
وَاَن۪يبُوٓا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
“Rabbinize yönelin. Azap size gelmeden önce O'na tes-lim olun; sonra yardım görmezsiniz.”[6]
وَاتَّبِعْ سَب۪يلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ
“Bana yönelenlerin yoluna uy.”[7]
İnâbe rücu manasınadır. Yani ey kullarım siz Rabbinize rücu’ ediniz. Bana inâbe ve rücu’ eden Resulu Kiram ve Enbiyâ-i İzam Hazretlerinin süluk ettikleri yola tabi olunuz. Bu makamda inâbenin birkaç manası olduğunu müfessirin-i kiram beyan ediyorlar.
Birincisi: küfürden imana rücu’ ediniz demek olup bununla bütün bâtıl din ehli mükelleftir.
İkincisi: ma’siyet ve muhalefetten ibadet ve taate rücu’dur.
Üçüncüsü: gafletten zikrullaha rücu’dur.
İşte şeyha intisabdan maksat budur ki insan, aleyhisselatü vessalam Efendimize rabıtalı bir silsileye intisab ile gafletten ikâz ile zikrullaha devam etmektir. Sünnet olan usulüne göre zikrullahın keyfiyetini öğrenmek için şeriat ve tarikata alim kamil bir şeyhe intisab etmek meşru bir emir belki vâcibtir. Zira tasfiye-i kalb vacibtir. Tasfiye-i kalbte hakiki bir mürşide inâbe ile olacağından kamil bir mürşide müraacat lazımdır.
طَلَبُ الْعِلْمِ فَر۪يضَةٌ عَلٰى كُلِّ مُسْلِمٍ
“İlim taleb etmek her müslümana farzdır.”[8] hadisi şerifinin delâletiyle zaruruyeti diniyesini öğrenmek erkek ve kadına farzdır. Tasfiye-i kalbde zaruruyeti diniyenin mühimlerindendir. Bu da hakiki kamil bir mürşide muhtaçtır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.
رَحْمَةُ اللّٰهِ عَلٰى خُلَفٰۤاءِ, ق۪يلَ: وَمَا خُلَفٰۤائِكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ قَالَ: اَلَّذ۪ينَ يُحْيُونَ سُنَّت۪ي وَيُعَلِّمُونَهَا النَّاسَ
“Yâ Rabbî halifelerime rahmet eyle, yardım eyle, şefkat eyle sahabeler dediler ki; ya Resululllah halifelerin kimler-dir? Benim sünnetimi hakkıyla kendisi canı gibi tutar, hasbetenlillah ümmetime de öğretir. İşte halifelerim onlar-dır.”[9]
Yine bir hadisi şerifte:
رَحِمَ اللّٰهُ مَنْ حَفَظَ لِسَانَهُ وَعَرَفَ زَمَانَهُ وَاسْتِقَامَتْ طَر۪يقَتَهُ
Meali: “Allah’ım sen rahmet et, ümmetimden kim ki diline sahib olur ve bulunduğu zamanını bilir, haberdar olur, neler oluyor, neler yapılıyor bilir, haberdar olur, tarikatında doğru istikamette olup ayrılmaz.”[10]“Allah’ım Sen o ümmeti-me rahmet et.”
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَارَقَ الْجَمَاعَةِ فَهُوَ فِي النَّارِ
“Her kim özürsüz cemaatı terk ederse o kimse cehennemliktir.”[11]
[1] Araf 7/172.
[2] Araf 7/172.
[3] Raad 13/25.
[4] Raad 13/20.
[5] Fetih 48/10.
[6] Zümer 39/54.
[7] Lokman 31/15.
[8] C.Sağir muhtasarı c.2.s.546/2570 (4:267/5246)
[9] Ramuzel Ehadis c.1.s.291/1
[10] Ramuzel Ehadis c.1.s.290/11
[11] Tabarani El-Mu’cemu-l-Kebir c.6.s.53/5486(Musul)