PEYGAMBERİMİZ sallallahu aleyhi vesellemin ANNE BABASININ EVLENMESİ - (Zuhurâtı Izhârı'l-Vakf-ı Güneş 2.cilt)
PEYGAMBERİMİZ sallallahu aleyhi vesellemin ANNE BABASININ EVLENMESİ |
Peygamber Efendimizin nuru babası Abdullah’ın alnı cephesinde zuhur edince, okumuş oldukları kitaplarda zuhurutlar alametler görü-lünce, Arab kabileleri uzaktan yakından kızlarını Abdullah’a vermek niyeti ile ve yanı sıra mal, maddiyet vaadleri ile talip olup geldiler ise de Abdulmuttalib hazretleri bu alacağımız kızın babası Kureyşlerden olmak gerektir diyerek teklif yapılan kızların hiç birine itibar etmezdi.
Hz. Abdullah yirmi beş yaşına girdiğinde Abdulmuttalib evlat ve akrabası ile bir araya gelip Abdullah kemale erdi. Ve etraflarda kızla-rını veren talipler çoğaldı. Abdulmuttalib evlat akrabaları ile meşvere kılıp kabile-i Kureyş’te buna münasip ne şekil kız vardır deyi meşvere ettiklerinde akraba ve evlatları meşvereleri taraflarından Medine hakimi Veheb bin Abdi Menaf bin Zehranın kızı Amine buna müna-siptir. Çünkü bu vakit zaman içinde ondan edepli, ondan hayâlı, ondan akıllı, ondan münasib kız yoktur. Çünkü bu hususi ile O Nebiyi Mükerrem sallallahu aleyhi ve sellem Hazretlerinin anne ve baba tarafından Kureyş’ten olması lazım dediler.
Abdullah Hazretlerinin ceddi alası Abdi Menaf ve Âmine Hazret-lerinin de ceddi aynen Abdi Menaf olmakla her ikisi de Kureyş’ten. Bu gayet münasiptir denildikte. Abdulmuttalib hazretleri sözünüz doğ-rudur. Âmine Hazretleri her vechile her yönüyle münasiptir. Ancak bil cümle arab ve çevre kabileler arasında ismet ve iffeti ile şöhreti oldu-ğundan cümlesi onun nikâhına talip oldu. Çok maddiyet nesneler ve-rip istediklerinde babası vermedi.
Bu konuda acaba ne etsek deyi fikir ve endişede iken
Cenab-ı Hâlık’ıl esbab ve ileyhil mercii vel meab Hazretleri Ab-dullah Hazretlerinin hüsnü ve cemalin ve siret ve edebini Medine’de bulunan ve Tevrat’tan Resulullah Efendimizin vasıflarını okumuş olan Yahudi büyüklerinden Hz. Abdullah’ın ahir zaman nebisinin babası olacağını Hz. Âmine’nin babası Veheb’e defalarca işittirmiş olması kabilinde zaruri muhabbet ve alaka peyda edip kızı Amine’yi Abdullah Hazretlerine vermeye talip olup haber göndermek murad eyledi ise de Veheb çok ziyade kamil bir zat olduğundan biraz düşünüp tefekkür etti.
Ve Medine’de kendi yerine bir vekil tayin edip bizzat kendisi Mekke’ye gidip hem Kabetullahı ziyaret ve hem de Abdullah’ı rü’yet ile yani ayan açık görmek niyeti ile eğer haber verdikleri alametleri Abdullah’ta görür ise kızı Amine’yi ona orada ahdi nikâh etmek niyeti ile Medine’den Mekke’ye bizzat kendisinin gitmesi gerektiği fikrini ihtiyar ederek, kendisi de gayet şecaatli bahadır, pehlivanlığından Medine’yi Münevvere den yalnız olarak çıkıp Mekke-i Mükerreme yoluna çıkmış oldu.
Ve Mekke’ye dâhil olmadan Mekke’nin haricinde Abdullah Haz-retlerini bizzat gözleri ile müşahedelerinde onun yüzünde gözüken nurun, Nuru Muhammedi ve onun ahir zaman Peygamberinin babası olduğuna asla tereddüt, şüphesi kalmayıp kızı Amine’yi ona vermeye karar vermiştir.
Şu halde Abdulmuttalib’te yine akrabası ile Mekke’de meşveret edip Veheb’ten kızı Amine’yi ne suretle istesek deyi meşverede iken Abdulmuttalib’in adamlarından ve yardımcılarından bir tanesi Medine Hâkimi Veheb’in geldiğini ve Abdulmuttalib’i görmek istediğini Abdul-mutalib’e haber verdiklerinde.
Abdulmuttalib’de hemen yanında bulunan evlat, akrabası ile Ve-heb’i karşılamaya çıkıp vuku bulan konuşma ve sohbetten sonra Veheb tarafından ya Abdulmuttalib senden büyük bir ricam vardır. Mekke’nin ve Kureyş’in bunca şerefi yüksek ve büyüklerinin huzu-runda iken cümlesinden rica ederim ki beyti mükerreme ve Kabe’i muazzama hürmetine ricamı red etmeyip kabul buyurasın; dediğinde cevab olarak Abdulmuttalib tarafından;
سَمْعًا وَطَعَتًا وَعَلٰى الرَّأْسِ وَالْعَيْنِ
Sem’an ve taaten ve ala-r-re’si vel ayni
Yani başım gözüm üzerine işittik ve kabul ettik diye icabet etmesi ile arzu muradınız ne ise buyurunuz, denilmesi üzerine Veheb arzularını hazırda bulunan büyüklerin huzurunda cümlenizin malumu-dur ki kızım Amine akılda, zekâda, edep ve hayâda, hüsnü cemalde asrın cümlesinden hayırlı olup bunca beyler zenginler onun nikâhına talip ve râğip oldular ise de hiç birine vermedim.
Ancak sizden ricam budur ki ya Abdulmuttalib o kızım Amine’yi oğlun Abdullah’a hizmetçiliğe cariyeliğe verdim. Bunca eşref ve bü-yükler içinde kabul buyurunuz. Ve onu Abdullah’a zevceliğe kabul ederek beni mesrur ediniz. Demesi ile Abdulmuttalib kemali sevinç ve sürur ile kabul edip o saatte ahdi nikâh ettiler.
Ve ziyafetler yapılıp Recep ayının ilk Cuma gecesinde Abdullah ile Amine’nin zifaf ictimaları vuku buldu. Ve o gece nutfayı peygam-beri ve cevheri vücudu Muhammedi Abdullah’tan sedefi Amine’ye nuzul etti. Ve Abdullah’ın alnındaki nuru Muhammedi Hazreti Ami-ne’nin alnına intikal edip Amine Resulullah sallallahu aleyhi ve sel-lem’e hamile olmak ile o geceye Leyle-i Regâib denilmiştir.[1]
Ahir zaman Nebisinin zuhuratı ve alameti Medine’de bulunan ahbar-ı Yahud’dan, babasının Abdullah olması işitilmiş idi. Çünkü Cenab-ı Hak İncil’de ve Tevrat’ta haber vermişti. Nur-ı Muhammedi cebhesinde görünüp, haber verilen alametler onda görülünce, çevre-ye yakın ve uzaktan geldiler ki, adetleri iki yüz kadar kadın, herkes kızını Abdullah’a vermek için teklifte bulundular. Çok mallar adayıp, yalvardılar, olmadı. Amine validemizin annesi de gelmiş idi. Söz sıra-sını o aldı, ne söyleyecek bakalım:
AMİNE VALİDEMİZİN ANNESİNİN SÖZLERİ
Geldik Amine annesi sözüne
Baktı Abdülmuttalibin yüzüne
Dedi, ben dahi size vereyim kızım
Diriği etme sana tuttum yüzüm
Kızım Amine, sorarsan bana
Hubluğun vasfedeyim ben sana
İki kaşları kurulmuş misli yay
Yüzüne güneş aşık, alnına ay
Gizlemiştir kiprik okun yayına
Attığı demde akıllar bayına
Zülfü çini saçı anber gözü kara
Ver salavat doğunca Peygambere
Ağzı hokka dişleri dürdaneler
Baktığı dem yakılır pervaneler
La’li bedehşandan idi lebleri
Şekeri kılar hacil ağzı yarı
Yanağından kara benler hindi var
Gülistanında tutar bülbül karar
İki yanağı kızıl benzer güle
Gülicek gül güle düşer bülbüle
Buçuk arşın boyu kafuriden ak
İnşaallah size de bize de nasib ede Hak
Servi sanavber irişmez boyuna
Hüsnü bağçesinde alem toyuna
Böyle medhin verirem size bugün
Ger kabul ederseniz edelim düğün
Çün bu hatun sözünü işittiler
Birbirleriyle hoş tanışık ettiler
Dediler senin kızın kıldık kabul
Var helaline danış yarakda ol
Hatun işin bitirip düşdü yola
Seviniben, der Allah’a şükür ola
Şad u hurrem erişti ol
Yedi bugün katraya karıştı göl
Veheb’e hatun eyitti iş biddi hele
Sevinüben Abdullah’ı getirdim ele
Veheb eyitti hatuna ey canım canı
Sanki bana verdin iki cihanı
Hak’ka çok şükür işimiz oldu tamam
Ulu devlet bizim oldu vesselam
Gör ne yarı kıldı bize Hak Çalab
Niceler kılmış anı çok taleb
Biz bunların hem gücin görelim
Şükrane derlerse canlar verelim.
Katı sevinmektedir bunlar, bugün
Yerağ ederler, kim ederler düğün
Mekke’de Beni Kureyş kamusu derildiler
Duruben Medine’ye Veheb evine geldiler
Veheb bunları hoş izzet eyledi
Türlü nimetleri döküben toyladı
Çünkü nimet yediler içtiler
Bu söze yüzden perdeler açtılar
Dediler el tutuşun akd edelim
Gelinimiz verin alıp gidelim
Eller tutuşup akdettiler
Sevinip cümle murada yettiler
Türlü hilatlar geydirdiler kıza
Saçtı güllab şol dem yüze
Bezediler onu tavuz gibi
Amine aydır bunlar yıldız gibi
İki kat etti şol kadem dalını
Öptü atası hem anası elini
Ata ana çok dualar ettiler
El getürüp yüzlerine sürdüler
Dediler ne baht ile devlet bul beka
Var seni ısmarladık Bu gün Hak’ka
Devletin artsın senin daim müdam
İnşaallah senden gele görgülü nam
Elin alıp hatunlar cümle girdi yola
Alayınca kız gelin cümle bile
Şad u hurrem gelip eriştiler
Şeker şerbetler içtiler
Receb ayının evvel cumasında
Göründü nur Amine cebhesinde
Amine rahmine çün düştü gevher
Şeytan ol gece göğsün döğer
Kaçuben çıktı Kubeys dağına
Derdile çağırdı cümle oğluna
Külli oğlanları derildiler
Yükrüşüben tez katına geldiler
Dediler ey atamız noldu sana
İşbu işine biz kaldık tana
Biz seni hiç buncılayın görmedik
Kaygulu gördük yüzünü gülmedik
İşbu işi bildiriver bize
Kaygu gitsin şazilik gelsin bize
Şeytan eydür bildirüben iş nice
Ol Nebi hazineye düştü bu gece
Dünya ve ahireti hükmü tutuser
Onun mucizatı bite oklar atıser
Yüreğime katı oldu bu verem
Dünyada oldu bize gülmek haram
Ne kadar yetim ise de server durur
Rahmeti cümle cihanı doldurur
Hem rebiül evvel ayı nicesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Dinle imdi ol Celilin lutfunu
Nice getürdü anadan ol anı
Hak Teala emir kıldı ol gece
Hep yaratılmış kullar ziyneti
Dedi rıdvana ki durma tez yeri
Hoş bezet kasurları cenneti
Kim bu gece Hak Habibi çün gelür
Hem yağar halk üzere Hak rahmeti
Ehl-i cennet huri gılman kamu
Saçılar saçıplar kılsun rağbeti
Amine hatun çün vakt oldu tamam
Çün vücuda gele ol Hak vehbeti
Susadım ben su dilerem içmeğe
Verdiler bir kase ile şerbeti
Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Hem şirin idi şekerden lezzeti
Sonra gark oldu vücudum nur ile
Bürüdü beni O nurun ismeti
Geldi bir ak kuş kanadıyla beni
Arkamı sığadı kuvvetle kati
Doğdu ol saat ol şah-ı Resul
Kim bununla alem buldu izzeti
Bir kez ol Hak dedi ya seyyidi taal
Doğdu anadan dedi lebbeyk zülcelal
Merhaba ey gönlü pak kalbi selim
Merhaba ey sözü pak gönlü halim
Manada alemlere sultan durur
Yüzü benzer aya kaşlar hilaldır
Nuru yerden göğe dek tutmuş tamam
Şazilikten bi karar oldu humam
Pes dendi ya Amine durgil Uru
Oğluyun yüzüne bak gıl gelberü
Kokusuna benzemez miski muhal
Nurunun aydınlığı dolmuş hilal
Kim bunun gibi eflak içinde bir oğul
Buna benzer anadan doğmuş değil
Kimsenin bu resme oğlu olmadı
Ya beşerden böyle insan gelmedi
Amine hatun yerinden durdu tez
Varüben oğlu yüzün gördü tez
Ki taban yüzü nur-ı maha benzer
Veli başdan ayağa cana benzer
Gözü nuru dahi gülden nazik
Dudağı la’l-i mercana benzer
Kemaline erişmez akl-u idrak
Cemal-i Yusuf-ı Ken’an’a benzer
Anasının yüzüne baktı güldü
Gülmesiyle evin içi nurla doldu
Yedi gökler kamusu nurla doldu
Tebessüm etti çün lutfile güldü
Mekke içre mevlidi oldu ayan
Geldi gördü nerdübanı hem zaman
Kamu yerlerden işiden geldiler
Gördüler cümle ziyaret kıldılar
Yüzüne bakan cemalin gören
Cümle hayran oldular anda varan
Dediler bu acep insan mıdır ki
Ya insan suretinde bir can mıdır ki
Pür nur olup çıktı sultan aleme
Vasfı ne dile gelir ne kaleme
Çün vücuda geldi görgülü imam
Yer ile gök şazilik doldu tamam
Amine eder babasının öldüğüne gayet melul oldum
Oğlum oldukta şad olup güldüm
Benim muradımı verdi Mevlam
Cümle kulların muradın ver ey Hudam
Ay cemali gün yüzü bedr-i Münir
Ey kamu düşmüşlere destegir
Ey gönüller derdinin dermanı Sen
Ey yaradılmışların sultanı Sen
Sensin ol Sultan-ı Nur-ı Enbiya
Nur-ı çeşm-i evliya vü asfiya
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ana rahmine düştüğü gün dünyada olan putların başları aşağı düştü. O sene kureyş kavmi çok kıtlığa mübtela idiler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bere-ketine o sene mezraları bağ bahçeleri çok bereketli oldu. Hepsi de çok zengin oldular. Ondan dolayı Arab’lar içinde o seneye senetu-l-fethi ve-l-ibtihac. Yani, fetih ve iftihar yılı dediler. Cenab-ı Hak Te-âlâ Hazretleri fetih müyesser edip rızıklarına genişlik verdiğinden iftihar etmişlerdir.
Hamile olması tahmini yedinci aya yaklaştığı zamanlarda Amine validemiz Abdullah’a şöyle söylüyorlar. Doğum alametleri yaklaşıyor. Oğlun doğduğu anda ziyafet olarak çok kurbanlar, develer kesilmesi ve yemekler yapılıp davetlere çağırılması icap eder. Oğlun doğmadan Medine’ye git uzak deme buradaki Mekke’de bulunmayanlar Medi-ne’de bulunur. Doğunca halkı davetlere çağırman icap eder. Lazım o-lan yemeklikleri ordan al getir. Konukluk ve gelen misafirlere hazır-lıklar olsun.
Abdullah Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem doğduğu za-man halkı yemeğe ziyafete davet etmek için lazım olanları almak niyetiyle Mekke’den Medine’ye varınca orda ecel yetişip vefat etti. Ana karnında yedi aylık iken babası ölüp babadan yetim kaldı.
[1] Şerh ve tercüme-i delaili Abdulkadir’i Geylani s.18’den 26’ya kadar.