CABİR radıyallahu anh HAZRETLERİNİN ÇOCUKLARINI DİRİLTMESİ - (İzharu'l-Fedaili Nebiyyina Muhammedin Sallallahu Teala aleyhi Vesellem)
CABİR radıyallahu anh HAZRETLERİNİN ÇOCUKLARINI DİRİLTMESİ |
Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimizin mucizelerinden biride şudur ki
Ashabı kiramdan sahavet sahibi Cabir el ensari radıyallahu anhu hazretleri bir kuzusu vardı onu kesip sevgili peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimizi ve ashabı güziyn efendilerimizi davet eyledi.
Cabir radıyallahu anhu hazretlerinin ikide oğlu var idi. Bunlardan birisi babası kuzuyu keserken görmüş idi.
Diğer kardeşi gelip “kuzu nerde” diye sorduğunda “babam boğazladı” dedi. “Nasıl boğazladı bana göster” deyince “gel sana öğreteyim nasıl boğazladığını” diyerek elini ayağını bağlayıp yanı üzere yatırıp işte böyle diyerek kardaşını kesti.
O sırada hizmete meşkul olan annesi dışarı çıkıp bu hali görünce “kim boğazladı yavrumu böyle al kan içinde koymuşlar” deyince öbür kardeşi “ben boğazladım “babam kuzuyu nasıl kesti bana göster” dedi bende babam kuzuyu şöyle kesti diye gösteririm sandım boğazladım” dedi.
Annesi o acıyla çocuğu dövmeğe yeltenince çocuk kaçtı dama çıktı. Annesi de arkasından koştu. Oğlan kaçayım derken boynunun üstüne damdan düştü oda orada vefat etti.
Annesi aşağı indi baktı ki oda ölmüş. İki ateşle ciğeri yandı. Hemen bunları bir örtüye sarıp sakladı. Bu halıda kimseye söylemedi ki Rasulü Ekrem efendimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimiz duyarda bu üzüntü ile yemeğimizi yemez diye kimseye duyurmadı.
Bir yandan ocağı yakıp yemeği hazırlardı bir yandan dert ile yüreğini yakar amma sırrını kimseye açmazdı ki Rasulullah duyup ta üzülmesin diye.
Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ashabıyla birlikte geldi. Cabir radıyallahu anh sofrayı hazır edip buyur ya Rasulallah dedi. O sırada selam ile Cebrail aleyyhisselam gelip ya Rasulallah
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكَ اَنْ تَأْكُلَ مَعَ اَوْلٰادِ جٰابِرٍ
Yani, “muhakkak ki Allahu Teâlâ sana Cabir’in çocuklarıyla beraber yemeni emr ediyor” buyurdu.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem durumu Cabir radıyallahu anh hazretlerine anlattı. Cabir gidip hanımına sordu. O da şu anda burada değiller bir yerde oynuyorlar galiba dedi.
Hazreti Cabir gelip bulamadım ya Rasulallah siz buyurun deyince; Cebrail aleyhisselam gelerek
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكَ بِاِحْضَارِ هِمَا
Yani, “muhakkak ki Allahu Teâlâ sana o iki çocuğu emrediyor” buyurdu.
Bunun üzerine Rasulullah sallallahu Teâlâ aleyhi vesellem efendimiz o iki çocuk gelmez ise bizde yemeyiz boş gideriz buyurdular.
Hazreti Cabir varıp hanımına birazda kızarak durumu anlattı. Şimdi bulacaksın bu çocukları Rasulullah ve bütün sahabeler onları bekliyorlar dedi.
O zaman hanımı zarı giryan çocukları gösterip durumu anlattı. Ben sabır edip sana bile duyurmadım ki iki cihanın serveri Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem evimize geldi üzülmesin diye kimseye söylemedim dedi. Alıp sevgili peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin yanına getirdiler. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bu halı görünce çok melul oldu. O sırada Cebrail aleyhisselam selam gelip
يَا مُحَمَّدْ اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُكَ اَنْ تَدْعُوَ لَهُمَا وَ يَقُولُ مِنْكَ الدُّعٰٓاءُ وَ مِنَّا الْاِجَابَةُ وَالْاِحْيٰٓاءُ
Yani, “ya Muhammed! Muhakkak ki Allahu Teâlâ sana onlar için dua etmeni emir buyuruyor ve dua senden, kabul edip diriltmek Benden buyuruyor” dedi.
Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem dua etti. Cenab-ı Hak Teâlâ hazretleri o çocuklara tekrar hayat verdi.[1]
Elimizde bulunan el yazması Osmanlıca bir nüshadan aldığımız sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin bu mucizesini nazm ile anlatan bir kasideyi teberrüken buraya alıyoruz.
Ey cemaat sıdk ile güş eyleyin
Câmi aşkı aşk ile nûş eyleyin
Ol Rasûlullaha nice mu’cizat
Oldu peygamberliğine beyyinat
Adet olunmaz mu’cizata yok hesap
Gerçi yazmış üç bini ehli kitap
Mu’cizatın âzamı Kur’an’dır
Ta subhu beyan olan Fürkandır
Layıkınca akla gelmez gayeti
Bahri ummandır O’nun her ayeti
Mu’cizatından biri şakku’l-kamer
Birisi âbı zelâli muteber
Mu’cizatından birin edem beyan
Dinle imdi sıdk ile ey Müslüman
Ol Rasûl’un bir muhibbi sadıkı
Hazreti Cabir sahavet sahibi
Diledi ol bir kuzu kim besleye
Ol Rasûlullah’ı davet eyleye
İki oğlu vardı anın meğer
Dilleri bülbül gibi söyler öter
İkisi birbirinden güzel idi
Valideyne sevgili mahbub idi
Kuzu ile oynaşırlardı henüz
Yani kim üç dört yaşadılar henüz
Çün kuzu beslendi bitti müddeti
Anı boğazladı Cabir hazreti
Vardı davet eyledi peygamberi
Dahi eshâb-ı güziyni serveri
İş bu hal içre sabinin birisi
Eve geldi yoktur kuzusu
Kardaşı dedi babam boğazladı
Gel sana öğreteyim ne işledi
Dedi öğret nicedir boğazlamak
Nicedir anın ayağın bağladı
Bağladı ol dem elin ayağını
Yanı üzre yatırdı anı
İşte böyledir deyu çaldı bıçak
Ruhu teslim eyledi masum uşak
Validesi düşmüş idi hizmete
Baksa imdi kaza-i gudrete
Çün anası gördi kim akar kanı
Dedi kim boğazladı bu yavrumu
Kim bunu böyle boyamış kanına
Bu sabinin kast vurmuş canına
Kardaşı dedi anı ben işledim
Kendi boğazla dedi boğazladım
Anası der sen niçun yaptın bunu
Ardına kaçtı ki döğe oğlunu
Dama kaçtı ol sabi hem ey ahi
Düştü boynu üzre cansız ol dahi
Boynu altında kalıp düştü yaman
Açtı yumdu ağzını hem verdi can
İki mevti bir ana kaldı henüz
İki ateşle yana kaldı henüz
Parçalandı ciğeri yandı tamam
Zehri hicran ile boyandı tamam
Hayret içre kaldı bilmez neylesin
Geldi Hakk’tan bir kaza ne söylesin
İkisini bir fotaya sardı heman
Bir bir sakladı ahvalı yaman
Dedi bunu söylesem bir kimseye
Belki peygamber duyar taamı yemeye
Hem ocağı yandırır suzan eder
Hem derunun yandırır püryan eder
Çün bişirdi ol taamı zar ile
Derdini ağyardan esrar ile
Sonra geldi Ol Şahı Rasûl
Eshabıyla ahbabıyla cümle Ol
Çünkü Cabir sofrayı düzdü tamam
Dedi buyur ya Rasûlı muhterem
Cebrail geldi selam verdi agâh
Dedi dur yeme budur emri ilâh
Cabir’in oğulları gelsün hele
Ba’de söyle taama besmele
Anda Ahmed Cabir hanıma emr eyledi
Var getir oğullarını söyledi
Gitti Cabir hanıma etti sual
Dedi bunlar nerdedir? Ya halal
Dedi hatun bilmezem nerdedir
Oynaşırlar galiba bir yandadır
Gezdi Cabir geldi der ya Mustafa
Bulamadım siz buyurun ba safa
Yine Cebrail geldi der ya Mustafa
Bu sabiler gelmeyince yok rıza
Yine Ahmed Cabir’e emr eyledi
Yine Cabir gezdi geldi bulmadı
Dedi buyur ya Rasûlu müstean
Bu sabiler bir oyundadır güman
Yine Cebrail gelip verdi selam
Budur sabiler gelmedikçe yok taam
Dedi Ahmed Cabir’e biz yemeyiz
Bu sabiler gelmezse boş gideriz
Gitti ol dem hazreti Cabir yine
Vardı ta’ziz eyledi hatuna
Dedi şimdi bulacaksın bunları
Bekliyor cümle sahabe anları
Ol vakit zar eyledi zevcesi
Gözleri yaş ile doldu ağladı
Bildi yoktur çare doğru söyledi
Cabir’e macerayı nakl eyledi
Çünkü Cabir gördü bu masumları
Vardı bir kimseyi getürdü beri
İkisini bir fotada getirdiler
Ol Rasûl’un yanına yatırdılar
Açtılar ol fotayı gördü kamu
İki masum bir birine sarulu
Öyle bir uykuda yatmışlar yere
Bunu uyandurmaz ille mucize
Birisi boynu kırılmış bir uşak
Birinin gerdanını kesmiş bıçak
İkisi bir kana boyanmış heman
İkisi bir canı vermiş el eman
O Rasûlullah gözünden döktü yaş
Cümle eshab ağladı düştü telaş
Sahabe bu hala hayrat oldular
Bir ağızdan cümle giryan oldular
Anasında kalmadı sabrı mecal
Ol dahi zar eyliyor saldı melal
Geldi Cebrail dedi ya zel Kerem
Bu işe eshab ile çekme elem
Bu sabiler kalmasun bu kan ile
Valideyn ateşi hicran ile
Emri Hakk’ı çünki tebliğ eyledin
Gelmese bunlar taam yemem dedin
İşte gelmiş bu sabiler ya Rasûl
Senden olsun bir dua Hakk’tan kabul
Bir dua etti hemen ikhvanlara
Sığadı desti şerifin anlara
Uykudan kalkar gibi sıçradılar
Canları sıhhat bulup oynadılar
Her birin bir eline aldı Ol Mah
Cümle sürur edip yendi taam
Ya ilâhi ismi azam hürmeti
Ahmedi Muhtar Ekrem hürmeti
Enbiyayı asfiyanın hürmeti
Çarıyarı etkıyanın hürmeti
Bu iki masumu pakin hürmeti
Bunlara gözden akan yaş hürmeti
Ümmeti Muhammed’i kıl ber hayat
Kâhtı taun vebadan ver necat
El eman ey hazreti ebu’l-enam
El eman ey la yemutu la yenam
Senden özge kimsemiz yok bir ilâh
Senden özge bir kapu yoktur penah
Halimiz böyle giderse pür melal
Senden özge olmazsa derde ya ze’l-Celâl
Ya kime yüzler tutup yalvaralım
Ağlayu ağlayu kime yalvaralım
Nuru Kur’an-ı muazzam aşkına
Ka’beyi kadri muazzam aşkına
Cürmümüzle beldemiz kılma harap
Ümmeti Muhammed’e verme azap
Her belayı başımızdan ya Gani
Kaldırıp âdâ-i dine ver ya Gani
İsmi Settar’ınla sitr et bizleri
İsmi Kahhar’ınla kahr et anları
Cümlenin beyninde halk et imtizac
Sendedir derde türlü ilaç
Son nefeste kıl kerem bu ümmete
Lütf edüp gark eyle rahmete
Nazım hem valideyni itme ret
Hazreti Sıddık’ı yar et ya Ahed
Ger şefaat ister isen ey hümam
Salli ve’s-sıdk-ı alâ Hayru’l-enam
[1] Müzekki’n-nüfus s.151–152 (Osmanlıca baskı), Molla Cami şevahidü’n-Nübüvve Lami efendi tercüme-i şevahidü’n-Nübüvve s. 37–38, seyyid İbrahim süruru’l-kulub s.117–119